2020 yılını geride bırakmaya çok az bir zaman kalmışken, PIAR Ajans Başkanı Selin Oran okurlarımız için her sene klasikleşen “Yapılacaklar Listesi” yerine 2020 yılından öğrendiklerimizi kaleme aldı…
2020 yılı hepimizin iş yapış şekillerinden tutun da tüketim alışkanlıkları ve sosyal yaşantılarına kadar birçok alışkanlığımızı da değiştirdi. Tüm dünyada hemen hemen herkes için “unutulmayacak bir yıl” olan 2020 senesi için hepimizin dileği bu yılı artık arkamızda bırakmak olacak.
2020 yılının hepimize çok farklı tecrübeleri ve öğretileri olduğu şüphesiz. Çok uzun bir süredir hayatımız, gözlerimizin önünden öyle hızla akıp geçiyordu ki bu sebeple özellikle bu sene herkes için yüksek bir fark ediş yılı oldu diyebilirim.
Peki gelelim 2020 yılının bize öğrettiklerine;
Sağlığın ne kadar önemli olduğunun farkında vardık
Sağlıklı bir yaşam sürmenin, kendimize iyi bakmanın yaşam kalitemizi ne kadar arttırdığını öğrendik. Yoğunluktan ötelediğimiz, aslında yılda belirli aralıklarla yaptırmamız gereken testlerimizi yaptırmamız gerektiğinin farkında vardık. Unuttuğumuz Türk gelenek, örf ve adetlerimizi yeniden alışkanlık haline getirmeye başladık. Evimize gelenlere kolonya ikram ettik, bir yere gittiğimizde ilk önce ellerimizi yıkadık ve “her şeyin başı sağlık”, “sağlık olsun” atasözlerine daha gönülden bağlandık. Aldığımız her nefese şükretmeyi öğrendik.
Yüksek fark ediş kazanıldı, kendi özümüze döndük
Sağlıklı bir yaşam kalitesinin yüksek olması için ruhsal sağlımızın da iyi olmasını gerektiğini anladık. Kendi içimizde gerçekten neleri istediğimizi, nelerle mutlu olduğumuzu durup düşünme fırsatı yakaladık. Çok uzun zaman önce “an’da yaşamayı” unuttuğumuzu fark ettik. Dış dünyanın karmaşasından çıkıp, iç dünyamızda nelerle mutlu olabildiğimize baktık.
Hayatımız pandemi öncesinde film şeridi gibi gözümüzün önünde akıp giderken, biz durup dinlenebilmeyi, dinlenerek de aslında her şeye yetişebildiğimizi fark ettik. Aslında ne kadar hızlı yaşarsak o kadar hiçbir şeye yetişmeyeceğimizi keşfettik. Durup demlenmenin kendimizi, işimizi, ailemizi, sosyal hayatımızı ve doğayı dengelediğini öğrendik. Sürekli stresli ve mutsuzluk haliyle, hiçbir şeye yetişememekten şikayet ederken, üzerine bir de “öğretmenlik”, “aşçılık” gibi sorumluluklarla birlikte yine de her şeye yetecek enerjimizin olduğunu keşfedebildik. Ben çok uzun bir süredir hiç başımı kaldırıp da gökyüzüne bakmadığımı fark ettim mesela. Bir an beş dakika durup dinlenmenin, kuş seslerini dinlemenin, gökyüzünün o bulutlarla dans edişini seyretmenin, yağmurun sesinin insana nasıl bir mutluluk ve huzur verdiğini, aynı zamanda hayata karşı motivasyona, enerjiye nasıl iyi geldiğini fark ettim.
Doğanın dinlenmeye ve sevgiye ihtiyacı var. Doğanın sesine kulak vermeli ve onunla uyumlu yaşamayı öğreniyor olmamız bize bu yılın önemli öğretilerinden biri oldu.
Yine bu hayatta bizi nelerin mutlu ettiğini kavradığımız bir dönem olmadı mı sizce de? Spor yapmaya, meditasyona, kitap okumaya bin türlü bahaneler üretirken, dijital platformlardan da bunları yapmaya, kendimize vakit ayırmanın bize ruhen nasıl iyi geldiğini öğrendik.
Bireysel ve yalnızlaşma yerini “bir” olmanın gücüne bıraktı
Pandemi öncesinde daha bireysel, bencil insanlara dönüşmüşken, sosyal mesafelerimiz de olsa, birbirimizi tanımasak da görmesek de “birlikte güçlü olabilmeyi” öğrendik. Sadece kendi çocuklarımızı değil bu dünyada binlerce milyonlarca çocuğa elimizi uzatabileceğimizi öğrendik. Bu dönemde hem bireyler hem kurumlar nezdinde sosyal sorumluluk projelerine destek kesinlikle daha çok arttı. Kişiler kendi pençelerinden değil başka insanların pencerelerinden de dünyaya bakabilme becerisi kazandı.
Ancak “bir” olduğumuzda bir ekip olabildiğimizde başarılı olabileceğimizi öğrendik.
Kaliteli zaman kavramını daha iyi gerçekleştirebildik
Sürekli “kaliteli zaman” diye sadece dilimizde olan sürekli yoğunluktan şikayet ederek, yeterli vakti ayıramadığımız ailemiz, çocuklarımızla gerçekten vakit geçirmeye başladık. Bakmayı değil görmeyi öğrendik.
Sevdiklerimizi, dostlarımızı bir telefon ile aramaya vakit bulamazken, istediğimiz tüm zamanları onlar için yarattık. Aslında zaman kavramının bizimle ilişkili olduğunu anladık.
Evlerden dünyanın her yerine bağlanabilmeyi öğrendik
Geleneksel bir yaşam tarzı benimseyip, teknolojinin de tüm nimetlerinden yine bu dönemde en iyi şekilde faydalandık. Hızlı kimlik değişikliklerinde zaman zaman yorulsak da hemen hemen tüm sektörler özelinde evlerden de çalışma kültürüne adapte olabildik. Ne kadar ofislere gitmeyi özlesek de bazı durumlarda zaman yönetimi açısından evlerden çalışmanın avantajlarına da şahit olduk.
Sosyal yaşantımızdan, iş hayatımıza, aile ve çocuklarımızın eğitimlerine kadar her şeyi evlerimizden yapınca ev yaşantımız içindeki ihtiyaçlarımız ve alışkanlıklarımız da değişti. Evlerimiz içerisinde daha fazla teknoloji ürünlerine ihtiyaç duyduk. Daha iyi ses sistemi, güçlü ağ bağlantıları, mutfak ürünleri gibi alanlara kişisel olarak yatırım yapmaya başladık. Böylece aslında daha çok dışarıya bağımlı değil daha içimizde ve sade bir yaşama yöneldik. Evlerimizde lezzetli bir kahve içmenin de tadına varabildik.
Kısıtlı imkanlarla bile olsa evlerimizden üretebilmeyi öğrendik. Az aslında çoktur felsefesini özümsemeyi öğrendik.
Daha güzel günlerde, arada durup “nefes”lenmeyi unutmadan, yüksek farkındalığımızın artarak devam etmesiyle, doğa ile dengeli, “an”ın tadını gelecek yıllarda doya doya yaşayacağımız nice yıllar dilerim.
Mutluluk bireysel değil, hep birlikte güzeldir.
Sevgilerimle,
Selin Batı Oran
Aralık 2020
Son Yorumlar