Günümüzde kişilerin kendilerine ait ve herkesin bilmesini istemedikleri hayat alanları, elektronik haberleşme teknolojileri vasıtasıyla ihlal edilme tehlikesi ile karşı karşıyadır. Kişisel verilerin korunması noktasında uluslararası alanda ve Türk iç hukukunda da belirli düzenlemeler yapılmıştır.
Uluslararası alanda bu konuda pek çok hukuksal düzenleme yapılmıştır. Bu düzenlemelerin bir kısmı Türk Hukuk Sistemimizde kanunlarımızla benimsenerek iç hukuk kuralı haline getirilmişse de birçoğu henüz tavsiye niteliğinde kalmaktadır.
Türkiye henüz Avrupa Birliği’ne üye olmadığı için söz konusu Avrupa Birliği Direktifleri, ülkemiz açısından elektronik haberleşme alanında kişisel verilerin işlenmesi ve özel hayatın korunması amacıyla yapılması gerekenlere sadece yol gösterme niteliğine sahiptir. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, kişisel verilerin işlenmesi ve özel hayatın korunması ile ilgili çalışma ve düzenlemelerinde Avrupa Birliği direktiflerinden ve uluslararası anlaşmalardan yararlanmaktadır.
Türk Hukuk sistemimizde ise kişisel verilerin korunması, birden fazla hukuk alanının kesişme noktasında bulunmaktadır.
1982 tarihli T.C. Anayasasının “Özel Hayatın Gizliliğinin Korunması” başlıklı 20. maddesi ve “Haberleşme Hürriyeti” başlıklı 22. maddesi başta olmak üzere Türk Medeni Kanunun 24. ve 25. maddelerinde de kişilik hakları korunma altına alınmış bulunmaktadır. Bunun yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve diğer çeşitli kanunlarla da kişisel veriler korunma altına alınmış bulunmaktadır.
Kişisel veri güvenliğinin ihlali söz konusu olduğundan başta 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında cezai korumalar söz konusu olduğu gibi bunun dışında hukuk davaları yoluyla da kişisel veriler ve özel hayatın gizliliği korunmaktadır. Bu kapsamda hukuksal koruma sağlayan davalar kişisel veriyi ihlal edenin kusurlu olup olmamasına göre değişmektedir.
Kişisel verilerin işlenmesinde kusur şartı koşmayan davalar;
a) Mevcut veya henüz olmasa da olma ihtimali yüksek fiil ve davranışın kişiliğe yönelik hukuka aykırı bir saldırı olduğunun mahkeme tarafından karar altına alınmasını sağlan Tespit davası,
b) Muhtemel veya tekrar edime ihtimali bulunan hukuka aykırı saldırının önlenmesi ve sona erdirilmesi için Önleme Davası,
c) Kişisel haklara karşı tecavüz başlamış ve devam ediyorsa tecavüzün durdurulması için Durdurma Davası,
d) Sebepsiz Zenginleşme Davası,
e) Gerçek Olmayan Vekaletsiz İş Görme Davası olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kişisel verilerin işlenmesinde kusur şartı arayan davalar ise maddi ve manevi tazminat davası olarak ikiye ayrılmaktadır.
Kişisel veri güvenliği ihlal edilen şahıslar, başta 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun ilgili maddeleri uyarınca şikayet yoluna başvurabileceği gibi bunun yanı sıra hukuksal koruma davaları ile de ihlal edilen haklarının korunmasını talep edebilecektir.
Teknolojinin hızla geliştiği bugünlerde kullandığımız bilgisayar ve diğer mobil iletişim araçları özel hayatı hızla tehdit etmektedir. Kişilerin isteği dışında çekilen ve özellikle eğlence amaçlı olarak yayınlanan fotoğraflar, fotoğrafı çeken ve paylaşanların karşısına mahkeme dosyası olarak çıkabiliyor. İnternetin ve sosyal medyanın bu hızla ilerlemesi, kişisel verilerin korunmasının ne denli önemli olduğunu ortaya çıkarmaktadır.
Av. Şebnem Tuğçe TUĞAL
Son Yorumlar