1909 yılında kurulan ve bugün sektörün çınarlarından birisi olan L’Oréal Grup, teknolojiye olan yatırımları, inovasyon ürünleri ve sektörü büyütmek adına yaptığı Ar-Ge çalışmaları ile ön plana çıkıyor. L’Oréal Türkiye olarak grup bünyesinde 8 yıl önce başlattıkları dijital dönüşüm çalışmaları ile hem hedeflerine emin adımlarla yürüdüklerini hem de Türkiye’de de sektörü büyüttüklerini belirten L’Oreal Türkiye Digital ve Pazarlama Direktörü Merve Atuk Toker, dijital araçlarla dijital platformlar üzerinden tüketicilerin hayatlarını kolaylaştırdıklarını ve teknolojiyi her alanda önceliklendirdiklerini söyledi. Teknolojinin güzellik sektörüne katkıları ve gelecek hedefleri hakkında da önemli değerlendirmelerde bulunan Toker, lider Tekno-Güzellik şirketi olarak teknolojiyi, veriyi ve yapay zekayı yenilikçi bakış açısı ile işimizin kalbinde konumlandırıyoruz dedi…
Pandeminin markanıza ve sektöre yansımaları nasıl oldu?
Pandemi süreci ile değişen tüketici ve sektör dinamikleri, büyüme açısından belirleyici rol oynuyor. Hızlı tüketim pazarında pandemi öncesi, sırası ve sonrasında çok farklı dinamikler gözlemledik. Güzellik, tüketici davranışları açısından deneyim odaklı bir sektörken; pandemi süresince insanların mağazada çok az zaman geçirmek istemesi ile tüketici yolculuğu ve deneyiminde ciddi değişiklikler oldu.
Güzellik pazarı, süreçten en çok etkilenen sektörler arasındaydı. Evlere kapandığımız dönemde makyaj ve parfüm gibi sektörün en önemli itici kategorilerinin kullanımında azalmalar gözlemledik. Bununla birlikte; cilt, hijyen ve saç ürünlerinin tüketiminde artış yaşandı. Her sene çok hızlı, çift haneli rakamlarla büyüyen güzellik sektörü pandemi döneminde büyüme hızını kaybetti ve büyüme tek haneli rakamlarda kaldı. Güzellik sektörünün ana perakendecileri kapalı olduğu için tüketim online, süpermarketler ve indirim mağazalarına yöneldi. Satış kanalları arasında büyük geçişler ve değişiklikler oldu. Online tarafın önemi ciddi şekilde arttı.
Hayatımızın her alanda etkisini gösteren dijital dönüşüm, pandemi ile daha da hızlandı. Yaşanan süreç, tüketici alışkanlıklarında da keskin bir değişimi beraberinde getirdi. Eskiye göre daha planlı, hızlı ve pratik bir alışveriş alışkanlığı geliştiren bir tüketici profiliyle karşı karşıyayız. Tüketiciler, değişen dünyaya ve yeni trendlere hızla adapte oluyor. Değişen dünyada tüketici artık çok daha farklı şeyler istiyor. Sadece üretim yapmanın ötesine geçerek, dijital servisleri ve sanal uygulamaları güçlendirmek, yapay zekanın uçsuz bucaksız imkanlarından faydalanmak çok önemli. L’Oréal Türkiye olarak, değişen dinamikleri yakında takip ediyor; tüketicilerimizin alışveriş yolculuklarını olabildiğince verimli hale getirmeye, onlarla çevrimiçi ve çevrimdışı olarak mümkün olduğunca güçlü bir bağ kurmaya çalışıyoruz. Hayata geçirdiğimiz uygulamalarla ilgili geri dönüşler, bizi oldukça memnun ediyor. Sosyal medyadan çok güzel dönüşler ve olumlu yorumlar alıyoruz.
Grup içerisindeki konumunuzdan ve hedeflerinizden bahseder misiniz?
L’Oréal Grup’un en büyük 20 ülkesinden biriyiz. Bulunduğumuz kategorilerde Türkiye’de açık ara pazar lideri konumunda yer alıyoruz. Güzellik trendlerine, sektöre ve sektörün iş yapış şekillerine öncülük ediyoruz. İşimizin hacmini, her birkaç senede bir ikiye katlıyoruz. 2021’de yüzde 30 büyüyen güzellik pazarını büyüten şirket olarak, pazar büyümesinin 1,5 katından daha fazla büyüdüğümüzü ve 35 yıllık tarihimizin en büyük büyüme oranına ulaştığımızı iletebilirim. E-ticaretin işimizdeki payı yüzde 25’in üzerinde. Yaklaşık 1100 çalışanımız (%56 kadın temsiliyeti), 300’den fazla tedarikçimiz, eczaneler, parfümeriler, kuaförler ve marketler dahil olmak üzere 100 binin üzerinde müşterimiz var. Türkiye’de Tüketici Ürünleri, Aktif Kozmetik, Lüks ve Profesyonel Ürünler adıyla 4 ana divizyonumuz ve 25 markamızla yer alıyoruz. Üretim fabrikamız, perakende mağazalarımız, merkez ofisimiz, saha çalışanlarımız dahil olmak üzere, çok geniş kapsamlı bir yapıya sahibiz.
Türkiye operasyonu olarak en büyük önceliğimizi, var oluş amacımız olan “Dünyayı Harekete Geçiren Güzelliği Yaratmak” vizyonunu Türkiye’de hayata geçirmek oluşturuyor. Bunu sorumlu, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir şekilde yapmak için stratejimizin odağına 3 ana devrimi koyuyoruz: Dijital Devrim, Yeşil Devrim (sürdürülebilirlik) ve Anlamlı Markalar Devrimi.
Pazarın en az 1,5-2 katı bir hızda büyümeyi hedefliyoruz. Bu hedefimiz doğrultusunda yatırımlarımızı; kaliteli iş gücümüzü geliştirmek için insan kaynakları konularımıza, yeniliklerimizi en etkili şekilde tüketicilerimize deneyimletmek için pazarlamaya, paydaşlarımıza daha katma değerli servisler sunmak içinse teknolojiye/dijitale ve start-up iş birliklerimize yapacağız.
L’Oréal Türkiye olarak dijitalleşme yolculuğunuzu dinleyebilir miyiz?
L’Oréal Türkiye’nin dijital dönüşümüne, L’Oréal Grup bünyesinde öncü ülkelerden biri olarak 8 sene önce başladık ve trendleri belirleyen uygulamaları hayata geçirdik. Yolculuk, hızlanarak sürüyor. Dijital araçları kullanarak, dijital platformlarda daha anlamlı ilişkiler kurarak tüketicilerimizin hayatını kolaylaştırıyoruz. Teknolojiyi her alanda önceliklendiriyoruz. Bunu, ilk olarak geleceğin güzellik ürünlerini ve deneyimlerini yaratmak için yani inovasyon amacıyla yapıyoruz. İkinci olarak, yeni fikirler üretmek ve hayata geçirmek için sürdürülebilir ürün dizaynı ve üretimi sağlayan endüstri 4.0’ı, 3 boyutlu baskı, robotlar, dijitalleşmiş tedarik zincirini; kitlesel üretimden kişiselleştirilmiş üretime geçiş içinse teknolojiyi kullanıyoruz. Üçüncü olarak da tüketicilerimizle derin ve anlamlı bağlar kurmak için teknolojiden yararlanıyoruz. Teknoloji yatırımlarımızın temelinde yapay zeka ve artırılmış gerçeklik uygulamaları yer alıyor. Start-up iş birlikleri de dijitalleşme yolculuğumuzda büyük bir öneme sahip.
Güzellik dünyasını teknoloji trendleri neler? Teknoloji adına yatırım başlıklarınızda neler yer alıyor?
Değişen talep ve beklentilere paralel olacak şekilde, yapay zeka ve artırılmış gerçeklik uygulamaları fazlasıyla ön planda. Biz de sektöre yön veren, lider Tekno-Güzellik şirketi olarak teknoloji, veri ve yapay zekadan yararlanan yenilikçi bakış açımızı işimizin kalbinde konumlandırıyoruz. Güzellik ürünlerini ve deneyimlerini teknoloji ile dijitalleştiriyor, kişiye özel hale getiriyoruz. Değişen tüketici ve pazar dinamiklerine uygun inovasyonlar, dijitalleşme, omni kanal dönüşümü ve tüketici etkileşimi/deneyimi konuları çalıştığımız en öncelikli konular.
Tekno-Güzellik nedir? Bu alanda sektördeki son gelişmeleri anlatır mısınız?
Tekno-Güzellik; Grubumuzun sadece güzellik şirketi olmanın ötesine geçip güzelliği odağına alan, güzelliğe odaklanan bir teknoloji şirketine dönüşümünü simgeliyor. Tekno-Güzellik kavramının altını özellikle çiziyoruz çünkü DNA’sında bilim olan L’Oréal Grup, kendini her şeyden önce “dijital şirket” olarak nitelendiriyor. Çok ciddi ve çok hızlı yaşanan bir dönüşüm söz konusu. Biz bu dönüşüme uyum sağlamıyor aksine dönüşüme liderlik ediyoruz. Limitsiz ve sonsuz kişiselleştirilmiş bir deneyim yaratma adına, teknolojinin tüm fırsatlarından yararlanıyor ve kullanıcılarımıza geleceğin güzellik deneyimini sunuyoruz.
Bir Tekno-Güzellik şirketinin geleceğe dair hedefleri neler olmalıdır?
Her şeyden önce bir Tekno-Güzellik şirketi, tüketicilerin güzellik ile ilgili sadece bugünkü değil gelecekteki ihtiyaç ve beklentilerine de cevap verecek, kişiselleştirilmiş, akıllı ürünler ve hizmetler yaratırken, tüketicilerin hayatlarını kolaylaştırmalı ve sunduğu ürün ve hizmetlerle katma değeri yüksek bir güzellik deneyimi yaratmalı. Eskiye kıyasla yeni güzellik anlayışı oldukça değişti. Ama güzellik hep vardı ve hep var olacak. Güzellik uygulamalarını bilim ve teknolojiyle birleştirerek, tüketiciyi hep odağa koyarak güzelliğin değişen tanımı ve anlamına uyarlayabilmek gerekiyor.
L’Oréal Grup’un Tekno-Güzellik alanında sunduğu çözümlerden bahseder misiniz?
DNA’sında bilim olan şirketimiz, tüketicilerimizin kategoriye karşı olan bakış açısını, ürünlerde aradıkları özellikleri ve değişen tercihlerini anlayarak Tekno-Güzellik yönünde adımlar atıyor. Makyaj uygulamalarında, saç ve cilt bakımında devrim niteliğinde uygulamaları hayata geçiriyoruz. Tekno-Güzellik konusundaki tutkumuz katlanarak artıyor. Eşsiz güzellik deneyimleri sunmak için Grubumuz’un oyunun kurallarını değiştiren bilimini en son teknolojilerle buluşturuyoruz. Bir yandan geleceğin şirketi olurken; diğer yandan geleceğin güzelliğini, dünyayı harekete geçiren güzelliği yaratmak adına çalışıyoruz.
L’Oréal Grup’u dünyanın öncü Tekno-Güzellik markası haline getirme hedefinizin neresindesiniz?
L’Oréal Grup 1909’da kuruldu ve 113 yıllık bir şirketin, kendini dijital bir şirket olarak nitelendirebilmesi için DNA’sında bilim, girişimcilik ve yenilikçiliğin olması gerekiyor. L’Oréal Grup’ta dijital dönüşüm kartopu gibi büyüyerek gelişiyor. 2018 yılında Grup olarak artık ikinci evreye geçtik. Bu ikinci evre, Tekno-Güzellik vizyonumuzun ortaya konduğu evre diyebiliriz. Teknolojiye verdiğimiz önem, hayata geçirdiğimiz uygulamalarda da kendini gösteriyor. Bu uygulamaları, geleceğin limitsiz kişiselleştirilmiş güzellik hizmetlerini sunan Tekno-Güzellik misyonumuzla geliştirmeye devam ediyoruz.
Sektördeki konumunuz ve gelecek hedeflerinizi anlatır mısınız?
Tekno-Güzellikte lider şirket olarak; sektöre yön veriyor, ilkleri hayata geçirerek trendleri belirliyoruz. Lider konumumuzu korumak ve tüketicilerimizi teknolojinin çarpıcı yenilikleriyle buluşturmak, önümüzdeki dönemde de vazgeçilmez önceliğimiz olacak. Dijital dönüşüm, hem güzellik ve kişisel bakım sektörüne hem de alışveriş kanallarına çarpıcı bir değişim getirdi. Teknoloji konusunda sektörde öncü rol oynamanın getirdiği sorumluluk ve tecrübeyle tüketicilerimizin alışveriş yolculuklarını olabildiğince verimli hale getirmek için çalışıyoruz. Hedefe ulaşmanın yolu, çığır açan bilimin ve teknolojinin tüm imkanlarından yararlanarak tüketicilerin hayatını kolaylaştırmaktan ve geleceğin güzellik deneyimini onlara sunmaktan geçiyor.
Yenilikçi ve kişiselleştirilmiş güzellik deneyiminde teknolojiyi nasıl kullanıyorsunuz? L’Oréal Grup olarak teknolojiye yatırımlarınızdan bahseder misiniz?
Araştırma ve geliştirme anlamında yenilikçi çalışmalar yapıyor, tüketicilerimizin ihtiyaçlarına her zaman cevap veren akıllı güzellik ürünleri ve hizmetler yaratmak için çalışıyoruz. Bu çalışmalarımızın tüketicilerimizin nezdinde ve sektörde beğeni ile karşılanması bizi çok mutlu ediyor. Örneğin, bu sene Las Vegas’ta 55.’si düzenlenen Consumer Electronics Show’un(CES) tarihinde ilk defa bir güzellik şirketi 3 inovasyon ödülüne birden layık görüldü. Bunlardan bir tanesi geçtiğimiz yıl lanse ettiğimiz L’Oréal Water Saver cihazımızdı.L’Oréal Water Saver aynı zamanda Time Dergisi tarafından en iyi 100 inovasyon arasında gösterildi. Salonlarda ve evlerde güzellik rutini için sürdürülebilir saç bakım sistemi olan L’Oréal Water Saver, sahip olduğu ileri teknoloji sayesinde verimliliği artırırken su tüketimini yüzde 65 oranında azaltıyor. Su kıtlığı, giderek daha ciddi boyutlara ulaşan, küresel bir kriz. Tatlı su talebinin 2050 yılına kadar küresel olarak yüzde 20 ila yüzde 30 oranında artması bekleniyor. Bu da Water Saver’ın önemini daha net ortaya koyuyor diye düşünüyorum.
Ödül alan işlerimizden bir diğeri de Dijital cihazlar başlığında Colorsonic ve Coloright oldu. İnovatif ürünlerimizden biri olan Colorsonic, saç rengi oluştururken belirli miktarda geliştirici ve formülü birleştirmek için özel bir karıştırıcı mekanizması kullanıyor. Cihaz, daha sonra doğru dozda saç boyasını, saç üzerinde eşit olarak dağıtmak için zikzak bir desende hareket ederken salınan bir başlık aracılığıyla saça uyguluyor. Colorsonic tüketicilere; Colorsonic web sitesinde 40 renk arasından saç rengi seçebilme, isteğe bağlı renk karıştırma için renkli kartuş kullanımı ve tek tip renk uygulaması için kökten uca fırçalama kolaylığı sunuyor. Cihaz, gerektiği zaman kolay rötuşlar yapabilmek için kartuşu ve kalan rengi saklama imkanı da sağlıyor.
Bir diğer ödüllü ürünümüz Coloright ile saç boyama alanındaki liderliğimizi bir kez daha ortaya koyduk. Coloright, salon stilistleri için isteğe bağlı, özelleştirilmiş saç rengi oluşturan yapay zeka bağlantılı bir saç boyası sistemi olma özelliği taşıyor. Yeniliği profesyonel renk uzmanlarının ellerine bırakan Coloright, daha hassas renklendirmeler için patentli bir algoritma tarafından desteklenen salon deneyimi sunuyor. İçerisinde, müşterinin saçını analiz eden ve saç rengi, beyazlık yüzdesi, uzunluk ve yoğunluk gibi rengin etkinliğini etkileyen faktörleri ölçen bir okuyucu bulunan cihaz; baz kremler, geliştiriciler ve seyrelticilerin kartuşları ile birlikte saç boyasından oluşan kuru boncukları da içeriyor. Birlikte verilen bu bileşenler, kişiselleştirilmiş bir saç rengi tarifi oluşturuyor. Ultra hassas Coloright, formülün tüm bileşenlerini dağıtıyor ve toplamda 1.500’den fazla kişiselleştirilmiş olasılık sağlayabiliyor. Bu sene CES’te ödül alan 3. İnovasyonumuz da Kişiselleştirme başlığında ödüle layık görülen YSL Rouge Sur Mesure oldu.
Kişiselleştirilmiş kozmetik ve evde cilt bakımı alanında önemli bir inovasyon olarak öne çıkan, L’Oréal Perso isimli bir akıllı yapay zeka sistemimiz bulunuyor. Bu sistem ile anında cilt analizi, hava kalitesi, kirlilik verisi ve trend analizi yapabiliyor. L’Oréal Perso ile kullanıcıların evlerinde kendilerine özel kişiselleştirilmiş fondöten, bakım kremi ve ruj üretmesini sağlıyoruz.
Perso’nun patentli teknolojisiyle desteklenen YSL, Rouge Sur Mesure, kullanıcıların kendi kişiselleştirilmiş rujlarını oluşturmalarını sağlıyor. Kullanıcılar, istedikleri tonu yapay zeka destekli uygulamayla denedikten sonra cihaz sayesinde istedikleri ruju tasarlıyorlar. YSL’nin efsanevi renk uzmanlığına sahip Rouge Sur Mesure, benzersiz tonlarıyla kişiselleştirilmiş bir dudak rengi sunuyor. Kısaca özetlemek gerekirse; akıllı makyajın yeni çağını simgeleyen Rouge Sur Mesure ile parmaklarınızın ucuna binlerce rengi getiriyoruz.
Tüketicilerimizin hayatlarını kolaylaştıran, kişiselleştirilmiş öneriler sunan bazı akıllı analiz uygulamalarımızı da sizinle paylaşmak isterim. Bunlardan bir tanesi, dermatologlar ile birlikte geliştirilen ve 16 yıllık cilt bakım araştırmaları sonucunda oluşturulan yapay zeka destekli dijital cilt bakım danışmanı SKINCONSULT AI. 10.000 gerçek fotoğraf bulunan veri bankası kullanılarak, karşılaştırmalı bir algoritma ile güçlendirilen SKINCONSULT AI; 7 ana yaşlanma belirtisini izliyor, cildin güçlü yönlerini ve önceliklerini ortaya çıkarıyor, analize uygun olarak sadece sizin cilt ihtiyaçlarınıza özel cilt bakım reçetesi öneriyor.
Yağlanmaya meyilli, akneli bir cildiniz varsa L’Oréal Grup’un en önemli ve teknoloji odaklı markalarından La Roche-Posay’in yapay zeka tarafından desteklenen, kişiselleştirilmiş cilt analizi yapan Effaclar Spotscan uygulamasını kullanabiliyorsunuz. Kullanıcılar önden, soldan, sağdan olma üzere üç selfie çekiyor. Effaclar Spotscan, cilt kusurlarını, siyah noktaları, leke görünümlerini belirliyor ve sayıyor. Cilt kusuru derecesini 0’dan 4’e kadar belirlemek için cildi analiz ediyor ve sonrasında kullanıcılara özel kişiselleştirilmiş cilt bakımı tavsiyesinde ve Effaclar ürün serisinden uygun ürün önerisinde bulunuyor.
L’Oréal Türkiye bünyesinde yer alan Garnier, Instagram yüz filtrelerini kağıt yüz maskeleri için tasarlayan uygulamayı Türkiye’de hayata geçiren ilk marka oldu. Portfolyosunda birçok farklı maske bulunduran Garnier, bu maskelerin hepsi için özel filtreler geliştirdi.
Covid-19 döneminde hayata geçirdiğimiz sanal makyaj uygulamaları, en çok konuşulan uygulamalardan biri oldu. Maybelline New York’un makyaj deneyimini teknolojiyle buluşturan Sanal Makyaj uygulaması, fondöteni de eyeliner’ı da maskarayı da ruju da denemenizi sağlıyor. Kullanıcılar, maybelline.com.tr adresindeki Sanal Makyaj sekmesi sayesinde Maybelline New York makyaj koleksiyonlarını sanal olarak deneyebiliyor, ürünler hakkında bilgi sahibi olabiliyor ve internet üzerinden alışveriş yapma fırsatı elde ediyor.
Teknoloji şirketimiz ModiFace tarafından oluşturulan artırılmış gerçeklik destekli makyaj denemelerini Instagram alışverişlerine taşıyan yeni teknoloji platformumuzu da geçtiğimiz aylarda duyurduk. Facebook’un artırılmış gerçeklik platformu Spark AR iş birliğiyle geliştirilen, makyaj deneyimlerinin kalitesini ve doğruluğunu Instagram Mağazaları’na getiren bir teknolojiden bahsediyoruz. Tüketiciler, markalarımızın Instagram sayfalarına giderek bir ürün bulabiliyor ve satın almadan önce ürünü sanal olarak deneyebiliyor. NYX Professional Makeup, Urban Decay, Maybelline New York ve Lancôme, ruj ürünleri için artırılmış gerçeklik denemeleriyle Instagram Mağazaları’na gelen ilk markalarımız oldu. Daha fazla marka ve kategorinin de önümüzdeki dönemde uygulamada yer almasını planlıyoruz.
Alphabet’in sağlık teknolojileri şirketi Verily ile de cilt sağlığını geliştirme yolunda stratejik iş birliğine gittik. Güzellik alanında bir ilk olan birliktelik, cilt ve saç yaşlanma mekanizmalarını daha iyi anlamayı ve karakterize etmeyi amaçlayan iki programı içeriyor. L’Oréal Grup’un bilimsel cilt bilgisi ve Verily’in kapsamlı klinik bilim yeteneklerinden yararlanacak ilk programda; cilt sağlığına ilişkin biyolojik, klinik ve çevresel bir bakış açısı oluşturmak üzere araştırmalar yürütülecek. İkinci programda ise L’Oréal Grup’un Aktif Kozmetik bölümü ile Verily’in Ar-Ge ekibi, dermatolojik rahatsızlıklarla mücadelede sensörler, yapay zeka algoritmaları ve tele-teşhisi kullanan çözümler geliştirmek üzere birlikte çalışacak.
Yenilikçi iklim teknolojisi şirketi BreezoMeter ile uzun vadeli bir araştırma ve teknoloji ortaklığımız var. Cilt bakımı bilimindeki uzmanlığımızı, BreezoMeter’in yenilikçi teknoloji platformuyla birleştirerek; dünyanın her yerindeki tüketicilerimize, çevrenin etkileriyle mücadele etmek için cilt rutinlerinde yeni hizmetler ve uygulanabilir tavsiyeler sunuyoruz.
Kadın sağlığı teknolojileri alanında lider Clue ile gerçekleştirdiğimiz iş birliğinden de bahsetmek isterim. Bu ortaklık ile bilimsel yeniliklere öncülük etmek istiyoruz. Ergenlikten menopoza kadar olan regl döngülerini dikkate alarak her yaştan tüketici için en iyi kişiselleştirilmiş cilt bakım rutinlerini geliştirmeyi amaçlıyoruz.
SleepScore ile yaptığımız iş birliği kapsamında, uyku süresi ve yüz görünümü arasındaki bağlantıyı ortaya koyuyoruz. Uygulama, iyi bir uykudan sonraki görünümü, kötü bir uykudan sonraki görünümle karşılaştırıyor. Sonrasında, uyku alışkanlıklarına göre cilt üzerinde daha etkili olabilecek ürünleri sunuyor.
L’Oréal Türkiye’nin Ar-Ge çalışmaları ve teknoloji kuluçka merkezi çalışmalarını anlatır mısınız?
Bilime ve Ar-Ge’ye yatırım yapmaya aralıksız devam ediyoruz. L’Oréal Grup, dünyayı harekete geçiren güzelliği yaratmayı varoluş amacı olarak belirlemiş bir şirket. Bu amaç bazen biyo-çeşitlilik anlamında, bazen tüketici çeşitliliği anlamında, bazen ürünlerde kullandığımız içerikler anlamında hayata geçiyor. Ama ne olursa olsun inovasyonu da teknolojiyi de harekete geçirme gücüyle ele alan bir şirketten bahsediyoruz.
İstanbul; New York, Toronto, Londra, Paris, Tel Aviv ve Şangay ile birlikte L’Oréal Grup’un dünyadaki 7 açık inovasyon merkezinden biri. Bir start-up merkezi olarak konumlandırmak istediğimiz Türkiye özelinde, bugüne kadar 300’e yakın start-up’la tanıştık, 100’e yakını ile bir araya geldik. Kuluçka ve hızlandırma merkezi çalışmaları ve iş birlikleri sonucunda da iki buçuk sene içinde L’Oréal Türkiye olarak 13 start-up’la ticari anlaşma imzaladık. Start-up iş birliklerinin, en iyi ‘sürdürülebilir güzellik bilimini’ sunma, tüketicilerimize katma değeri yüksek bir güzellik deneyimi yaşatma hedefine ulaşmamızda önemli iş ortaklarımız olarak ön plana çıkıyorlar.
Ülkemizdeki belli başlı kuluçka ve inovasyon merkezleri ile çalışıyoruz. Çeşitli kuluçka ve hızlandırma merkezlerinde ekosisteme katkı sağlamak adına Mentorluk yapıyoruz.
E-ticaret, çok yönlü müşteri memnuniyeti ve deneyimi, optimizasyon, artırılmış gerçeklik, yapay zeka, ses teknolojileri alanında tüketici etkileşimlerini artırabilecek servis ve deneyimler sunan start-uplarla bir araya geliyor ve fonları kendi iş önceliklerimize dahil ederek çalışıyoruz.
Sektörün geleceği ve bizi bekleyen yenilikler hakkındaki öngörüleriniz nelerdir?
Tüketiciler artık çok daha bilinçli, satın aldıkları ürünün arkasındaki hikayeyi merak ediyor, ürün içeriklerini inceliyor, satın almadan önce alternatifleri detaylıca araştırıyor.. Kişiselleştirilmiş deneyimler sunmak, markalar için artan tüketici beklentilerini karşılamak ve tüketicilerle aralarındaki bağı kuvvetlendirmek için çok daha önemli bir hal aldı. Ve tabii, tüketicilerin her kanaldan farklı beklentileri var ve müşteriye beklediği servisi ve deneyimi her kanalda sunabilmek çok önemli.
Bir de tabii topluma ve çevreye değer katan anlamlı markalar tüketicilerin kalbinde bir karşılık buluyor. Özellikle Z kuşağı yeni markalar denemeye ve kullandığı markaları değiştirmeye çok açık, burada sosyal sorumluluk ve sürdürülebilirlikte katma değer sağlayan işler yapan markalar ayrışıyor. Tüketiciler empati yapabilen markalara karşı sadakatlerini koruyorlar. Bizim de hedefimiz en iyi ürünlerle beraber en iyi servisleri sunarken aynı zamanda topluma ve çevreye pozitif katkı sağlamak.
Son Yorumlar