Türkiye ofisini ziyaret eden Kaspersky Lab Gelişen Pazarlar Direktörü Vasily Dyagilev ile bir araya geldik. Sorularımızı içtenlikle yanıtlayan Dyagilev, eski distribütörleri Helyum ile yaşamış oldukları problem ve mahkeme sonucunu da dergimiz IT Network’e değerlendirdi. Dyagilev, önümüzdeki dönemde Türkiye’ye daha fazla odaklanacaklarını ve 2013 yılında kurumsal güvenlik pazarında daha etkin olacaklarını vurguladı.
Kaspersky Lab’in gelişen pazarlar direktörü olarak Türkiye pazarını değerlendirir misiniz?
Türkiye’de pazar rakamları net değil; ancak son açıklanan verilere göre pazarın 40 milyon dolara ulaştığı tahmin ediliyor. Ayrıca Türkiye, büyüyen bir pazar olarak da ilgi çekmeyi sürdürüyor.
Özellikle EMEA ülkeleri içinde Türkiye, hem politik hem de ekonomik anlamda son derece istikrarlı bir pazar… Müşteriler bazında ise talebin giderek arttığını ve bu artısın çok sağlıklı bir şekilde gerçekleştiğini gözlemliyoruz. Güvenlik ve bilişim pazarında en büyük ivme, akıllı telefon, tablet gibi cihazlarla birlikte yükselen mobil pazardan kaynaklanıyor. Fakat buna rağmen Türkiye’de hedeflediğimiz büyümeye henüz ulaştığımızı söylemek zor. Tabii ki bunun ardında yatan bazı farklı gerekçeler bulunuyor. Bu yıl itibariyle bu gidişatın tamamen tersine döneceğini, Türkiye’de sağlıklı büyümeye devam etmeyi hedeflediğimizi belirtmek isterim. Kaspersky Türkiye Ofisi bu yıl doğrudan raporlarını Moskova’ya yapmaya baslayacak. Bu bizim için önemli bir gelişme. Bir kaç hafta içinde yeni ürünlerimiz ve hizmetlerimiz hakkında da bilgilendirmeler yapıyor olacağız. Elbette ki Türkiye’de pazar payımızı arttırmayı ve 3 yıl gibi bir süre zarfında pazar lideri olmayı hedefliyoruz. Bunu yapabilecek her türlü donanımımız ve güçlü is ortaklarımız mevcut.
Kaspersky Lab’in şu anda pazardaki konumu nedir?
Rakamlar henüz hazırlanma aşamasında olduğu için gizlilik gerekçesiyle sizinle net verileri paylaşamayacağız. Ancak pazardaki konumumuz açısından bakıldığında bireysel kullanıcı tarafında ilk sıralarda yer aldığımızı söyleyebiliriz. En yakın rakibimizle birlikte pazarın yüzde 80’lik payına sahibiz. Kurumsal pazarda ise ilk 5 firma arasındayız. 2013’te de özellikle kurumsalda pazar payımızı artırmayı hedefliyoruz.
Gelişen pazarlara baktığımızda Türkiye’yi nasıl konumlandırıyorsunuz?
Bizim için gelişmekte olan pazarlardan kastımız Doğu Avrupa, Orta Doğu, Türkiye, Afrika ve Latin Amerika. Türkiye’yi değerlendirdiğimizde, öngörülebilir bir pazar olduğunu ve diğer bölgelerle kıyaslandığında istikrarlı bir yapısı olduğunu düşünüyoruz. Özellikle Orta Doğu ile kıyasladığımızda, Türkiye ekonomisi son yıllarda istikrarlı bir tablo çizerek, cazip konumunu sürdürüyor. Yine Doğu Avrupa bölgesiyle karşılaştırdığımızda, son yaşananlar ve Yunanistan krizine bakarak, Türkiye’nin daha güçlü bir konumda olduğu sonucuna varıyoruz. Türkiye’yi, Latin Amerika gibi büyük bir pazar karsısında bile, yatırım açısından daha değerli ve önemli bir pazar olarak görüyoruz.
Kaspersky Lab’in Türkiye’deki yeni yatırımları hakkında bilgi verir misiniz?
Son birkaç yıldır Türkiye’deki büyümemiz ve gelişmemiz hedeflediğimiz çizgide ilerlemedi. Bunun büyük ölçüde, is ortağımız Helyum’la yasanan sıkıntılar ve bu sıkıntıların yansımalarından kaynaklandığını söyleyebiliriz. Bu sıkıntıları geride bıraktığımızı memnuniyetle söyleyebiliyorum. Türkiye pazarında bireysel ürünlerde E-Data, kurumsal ürünlerde ise InfoNet ve MedyaSoft distribütörümüz. Ayrıca bayi sayımızı da yaklaşık 1.000’e ulaştırmayı hedefliyoruz.
Daha önceki is ortağımız Helyum’un sahte kodlarla ürettiği anti-virüs çözümleri ve bu konuda yasanan tüketici sıkıntılarını gidermek adına çok fazla yatırım yaptık. Binlerce kod yenileriyle değiştirildi. Bu konuda süregelen tüketici şikayeti bulunuyorsa, onları da çözmeye hazırız. Ayrıca Türkiye ofisimizi de yeni yatırımlarla daha da büyütmeyi hedefliyoruz.
2006 yılında başlatılan distribütörlük anlaşması kapsamında 5 yıl iyi ilişkiler içerisinde ulan iki firma arasında neler yaşandı? Kaspersky Lab neden Türkiye ülke müdürünü değiştirme ihtiyacı hissetti?
Aslında sizin de belirtmiş olduğunuz gibi, Helyum ve Murat Göçe ile başarılı bir yapı oluşturmuştuk. Fakat Göçe, bireysel kullanıcı pazarına odaklanarak, bu alanda büyüme sağlarken, kurumsal tarafta Türkiye’de hedeflediğimiz büyüme oranlarını yakalayamadı. Bu nedenle Murat Göçe ile yollarımızı ayırmaya karar verdik.
Helyum, aynı süreçte, sadece bir gecede rakip üretici firma ile çalışma kararı aldı. Ve bizim müşteri veri tabanımızı kullandılar. Tüm bu yapılandırılmanın durdurulması bizim yaklaşık 6 ayımızı aldı. Yeni bir is ortağı bulmak ve özellikle piyasaya sürülen sahte kodlarla mücadele etmek zorlu bir dönemdi. Bu sorunlar bize yaklaşık 1 yıl kaybettirdi. Ayrıca hiç etik olmayan bir şekilde, bizim adımızı kullanarak, bir marka oluşturma çabasında da bulundular.
Tüm olan bitene karsılık, Stockholm’de gerçeklesen dava sürecinin baslamasını bekledik. Mahkeme sonucunda, 30 Kasım tarihinde, Kaspersky Lab’in müsterilerine, pazara ve Helyum’a karsı kötü niyetinin olmadıgı ortaya çıktı. Biz
de bu mesajı tüm satış kanalımızla paylaşmak istedik. Bize yöneltilen suçlamaların doğru olmadığını dava sonucuyla beraber duyurduk.
Mahkeme sürecini ve sonucu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Biz tüm süreç boyunca sessiz kalmayı tercih ettik ve davanın sonuçlanmasını bekledik. Aynı süreçte Murat Göçe’nin sadece avukatları için 1 milyon dolar tutarında bir harcama yaptığını tahmin ediyoruz. Bu konuda farklı yerlerden destek almış olabileceğini düşünüyoruz. Öte yanda, bize ödemesi gereken rakam 1.8 milyon dolar iken, sadece mahkeme harcamaları için yaklaşık 1 milyon dolar bütçe ayırmış olması oldukça düşündürücü.
Murat Göçe, Kaspersky Lab’e 12 milyon dolar istemiyle bir karsı dava açtı; ancak mahkeme bunu reddetti. Biz açıkçası, tüm bu süreç öncesinde görüşmeye açık olduğumuzu ve mahkemeye başvurmadan kendi aramızda çözüm bulma yoluna gitmeyi istemiştik. Ancak tüm bu çabalarımız sonuçsuz kaldı. Şüphesiz mahkeme bizim lehimize sonuçlanmış olsa da, bu süreç Kaspersky Lab Türkiye’yi olumsuz etkiledi. Bizim hem zaman hem de prestij kaybetmemize neden oldu.
Bu süreçte Kaspersky Lab’in ne kaybı oldu?
Rakamsal olarak çok fazla bir tahminde bulunamıyoruz; zaten Kaspersky Lab’in kayıplarının hesaplanması resmi süreçte devam ediyor. Çünkü 6 aydan daha uzun bir süre operasyonlarımızı sürdüremez hale geldik. Ayrıca, finansal zarardan daha öte, ortaklarımızın ve müşterilerimizin gözünde itibar kaybı yaşamış olmamızı daha fazla önemsiyoruz. Son bir yıldır yaptığımız yatırımları da, tüketici sıkıntılarını gidermek ve is ortaklarımızla ilişkilerimizi tazelemek üzerine kurguladık. Tahminen bir rakam isterseniz, birkaç milyon dolarla ifade edilebilecek bir maddi kayıp olduğunu söyleyebiliriz.
2013 yılında Türkiye ofisinde ne tür değişiklikler planlıyorsunuz?
Türkiye ofisiyle ilgili olarak yakın zamanda büyüme planlarımız var. Bunun detaylarını ayrıca açıklıyor olacağız. Yine yakın zamanda yeni ülke müdürümüz de görevine başlıyor olacak. Ekibimizi de büyütmeyi planlıyoruz. Bu yıl radarımızda B2B satışlar var; kurumsal tarafa özel çözüm ve ürünlerimiz pazardaki yerini alacak. Tabii bu süreç, satış öncesi yönetimi ve teknik açıdan farklı bir uzmanlık gerektiriyor. Ayrıca gelişmekte olan ülkeler arasında Polonya ile birlikte artık Türkiye de doğrudan Moskova’ya raporlama yapan bir ülke konumunda. Böylece Türkiye ofisinin daha hızlı hareket edebileceğini düşünüyoruz. Uzun süren onay süreçlerine gerek kalmayacak.
Kurumsal pazarda hangi yeni ürünlerinizi göreceğiz?
Bu konuda hazırlıklarımız devam ediyor; bir lansman ile yakında duyuracagız. Kısaca bahsetmek gerekirse, Kaspersky Lab olarak artık sadece anti-virüs yazılımı satan bir sirket olmayı hede’emiyoruz. Aynı zamanda gerçek anlamda
güvenlik çözümleri sunan bir is ortağına dönüşüyoruz. Bizimle çalışan şirketler, hem ürün portföyümüzde hem de sunmuş olduğumuz hizmetlerde çok ciddi değişiklikler görecek. Anti DDos korumasından yasanan vakaların incelenmesine, büyük firmalara ve devlet kurumlarına danışmanlık hizmetleri de sunan, güvenlik çözümleri üreten bir şirket olmayı planlıyoruz.
Son Yorumlar