Artırılmış gerçeklik ve sanal gerçeklik teknolojisi hızla gelişmeye devam ediyor.
Dijital teknolojilerin günlük hayatımızdaki yeri sağlamlaşırken, sınırları da hayal gücümüzü zorlamaya devam ediyor.
Artırılmış gerçeklik (AR), genel olarak, kullanıcılara günlük faaliyetlerine yardımcı olacak yeni ve geliştirilmiş bir deneyim sağlamak için sanal bilgileri mevcut ortamın üzerine yerleştiren bir teknolojidir. Bununla birlikte AR, yalnızca sanal görüntülerin üst üste bindirilmesi yerine insanın beş duyusunun tümünü geliştirmek için de kullanılabilir.
İşitme ve görme duyularımızı kullandığımız bu teknolojilerde, tat ve koku da aldığımızı hayal edin.
Muazzam deneyimler elde edebiliriz…
İnsanın sahip olduğu beş duyusunu kopyalayıp cep telefonuna sığdırmaya yönelik çalışmalar sürüyor. Görmeyi fotoğraf özelliği, duymayı mikrofon ve dokunmayı da ekran üzerinden dijitalleştiren şirketler koku ve tat alma özelliğini dijitalleştirmek için çalışıyorlar.
Koku alma duyusunun, kimyasal bir duyu olduğunu hepimiz biliyoruz. Binlerce farklı kokuyu algılamak için nöron sistemi kullanılmaktadır. Bu teknolojiler, yeni algısal deneyimler geliştirmek için geçmiş algısal stilleri ve alışkanlıkları yeniden işleyerek tat ve koku eşiklerini yapılandırarak değiştirmesi hedeflemektedir.
Yakın gelecekte en popüler trend duyuların interneti olacak. Gerçeklikle neredeyse aynı çoklu duyusal deneyimlerin yaşanacağı öngörülüyor. Duyuların dijitalleşmesinde önceliği görme ve işitme duyularımız almıştı. Kameralarla dijitalleşen görme duyumuz, mikrofon ve hoparlörlerle dijitalleşen işitme duyumuz, her geçen gün bir yeni gelişmeyle daha da şekilleniyor.
Artık artırılmış gerçeklik ve sanal gerçeklik çeşitli teknolojik araçlarla hayatımıza girmeyi başardı. Gözlükler aracılığıyla ya da akıllı cihazlarımızla bulunduğumuz konumdan uzaklaşarak sanal bir gerçekliği deneyimleyebilir hale geldik.
Bütün bu gelişmelerin yanı sıra, bir parfümün ya da ormanın kokusunu, bir yemeğin ya da meyvenin tadını alabileceğimiz teknolojileri bugüne kadar deneyimleyememiştik. Çünkü ses ve ışık dalga boylarının dijital ortama aktarılması diğer duyularımıza nazaran daha kolay yapılabiliyordu. Ancak son yıllarda elde edilen gelişmeler bunun da mümkün olabileceğini düşündürmeye başladı. Koku ve tat alma duyularının da dijital olarak algılanabilmesi çok da uzak gözükmüyor.
Tat alma deneyimsel çalışmalarında henüz bir elmanın tadını, etin tadını ya da dondurmanın tadını algılayamıyor ancak tat almanın dört ana bileşeni olan tatlı, tuzlu, ekşi ve acı hissi sinir ucuna dokunan gümüş elektrona yolladığı sinyallerle beyne iletilebiliyor. Bu teknolojinin özellikle sağlık sektöründe faydalı olacağını düşünüyorum. Örneğin, bir şeker hastasının kan şekeri seviyesine zarar vermeden şekeri tatması mümkün hale gelebilir.
Koku ve tat tercihleri bir insanı tanımlamamıza destek olan özelliklerin başında geliyor. Bu tercihlerin bilinmesi ve kişiyle eşleştirilmesi ise insanların dijital dünyada oluşturulmaya çalışılan dijital profillerinin en önemli parçalarından biri olacağını öngörüyorum. Bu verilerin pazarlanması ise sağlayacağı faydalar yanında çok ciddi güvenlik sorunlarını da beraberinde getirecektir. Uç bir örnek olarak; kimyasal bir saldırının dijital ortamdan yapılabilmesini verebiliriz.
Bu teknolojiler planlandığı gibi gündelik hayatımıza geçerse, kızarmış köfte kokusundan lezzetli bir çileğin tadına kadar akla gelen her koku ve tat kopyalanıp aynı ses ve fotoğraflarda olduğu gibi sanal hayatın bir parçası haline gelebilir. Diğer yandan yapılan araştırmalar, koku duyusuna yönelik hazırlanacak yeni nesil reklamların dünya çapında milyar dolarlık yepyeni bir sektör oluşturacağını gösteriyor.
Bu teknolojinin kullanılabilir düzeyde hayata geçmesi belki zaman alabilir, fakat şimdiden oluşacak fırsatları öngörerek aksiyon almak, ileride büyük kazançlar elde edilmesini sağlayacaktır.
Ali İlker Yüceer
Son Yorumlar