Dijitalleşme şimdinin ve bugünün konusu…Dijital iş modelleri rekabetin doğasını değiştiriyor ve yeni fırsatlar sağlıyor. Kurumlar ve kuruluşlar dönüşmek ZORUNDA…
“Platform ekonomisi” iş dünyasının kurallarını yeniden yazıyor. Artık büyümenin yepyeni yolları var. Dijital yıkım birçok farklı sektörü ve hayatımızın birçok yönünü etkiliyor. Nesnelerin internet ile bulut, mobil, sosyal medya, büyük veri gibi birden çok teknolojik dönüşümün birbirine yaklaştığını görüyoruz.
IMD ile gerçekleştirdiğimiz “Dijital Girdap” araştırmasında dijital yıkım riski en fazla olan sektörleri yatırım, zamanlama, araçlar ve etkiler temelinde sıraladık. 12 farklı sektörden 941 iş lideri ile görüştüğümüz araştırma her bir sektördeki köklü şirketlerin yüzde 40’ının dijital yıkım sonucunda pozisyonlarını 5 yıl içinde kaybedeceğini gördük. Dijital girdapta dijitalleşmenin seviyesi arttıkça sektörler ayrışıyor ve yeniden birleşiyor. Öyle ki artık “farklı sektörler” tanımı ortadan kalkabilir.
Dijitak Yıkım En Çok Telekomünikasyon Sektörünü Etkiliyor
Dijital yıkımdan telekomünikasyon endüstrisi kadar fazla ve uzun süredir etkilenen çok az sayıda endüstri var. Telekomünikasyon şirketlerinin geçtiğimiz 10 yıldaki durumuna bakıldığında sektörün hissedar değerinde toplam 214 milyar dolarlık net bir kayıp olduğu görülüyor. Öte yandan, geçtiğimiz 10 yıllık süre zarfında (2007-2016) Over-the-Top (OTT) şirketler kayda değer bir hissedar değeri (2 trilyon 207 milyar dolar) oluşturmayı başardı.
OTT, bir mobil ağ operatörüne gereksinim duymadan İnternet üzerinden ses, görüntü, mesaj ve diğer medyaların aktarılmasına verilen ad. Telekomünikasyon hizmet sağlayıcıları, son beş yılda (2009-2014) kablolu yayın şirketlerini hem ciroda hem de brüt kar artışında geride bıraktı.
OTT şirketlerinin telekomünikasyon hizmet sağlayıcısı endüstrisini nasıl sarstığını görmek için geleneksel SMS hizmetlerine bir göz atmak yeterli. Ofcom verilene göre 2011’den bu yana mesajlaşma oranında istikrarlı bir düşüş yaşanıyor. Yakın zamanda ortaya çıkan sonuçlarda WhatsApp her gün 30 milyar mesajın uygulama içerisinden gönderildiğini duyurdu; bu rakam bir gün içerisinde gönderilen SMS sayısından (20 milyar) %50 daha fazla. OTT şirketleri aynı zamanda telekomünikasyon hizmet sağlayıcılarının sesli aramadan elde ettikleri ciroyu da sekteye uğratıyor. Ovum’un tahminlerine göre, telekomünikasyon endüstrisi, müşterilerin Skype ve Lync gibi OTT sesli iletişim uygulamalarına kaymaları sebebiyle 2012 ile 2018 yılları arasında 386 milyar dolarlık bir kayıp yaşayacak.
Uluslararası telefonla görüşme hacmi (dakika cinsinden) geçtiğimiz yedi yıldır (2009-2015) aynı düzeyde seyrediyor. VoIP aramaları katlanarak artmaya devam ettiği için telekomünikasyon hizmet sağlayıcılarının görüşme hacmindeki büyümeyi büyük oranda baltalıyor.
Operatörler, OTT Sesli İletişim Sebepli Ciro Kayıplarını Telafi Etmek için Yeni Teknolojilere Yatırım Yapıyor
Sesli iletişim trafiğini operatör IP’sine kaydıracak yeni teknolojilere yatırım yapmaya başlayan telekomünikasyon hizmet sağlayıcıları, tarifelerini veri kullanımı üzerinden fiyatlandırmak için artık sınırsız konuşma paketleri sunmaya başladılar. ABD’deki dört büyük operatörden üçü halihazırda VoLTE teknolojisinden yararlanıyor ve ülkedeki büyük operatörlerin tümü, katlanarak artan IP veri kullanımındaki bu büyümeyi gelire dönüştürmek için Wi-Fi üzerinden arama yapma seçeneği sunmaya başladı.
“Voice Over Internet Protocol” (Internet protokolü üzerinden sesli iletişim sistemi – VoIP) ve OTT şirketleri, telekomünikasyon şirketlerinin sunduğu hizmetlere düşük maliyetli bir alternatif sunuyor. VoIP hizmet sağlayıcıları üzerinden yapılan uluslararası sesli arama ücretleri, telekomünikasyon hizmet sağlayıcılarının sundukları tarifelerden kayda değer oranda daha ucuz.
Peki OTT’ler neyi doğru yapıyor? Sadece müşterileri için yeni değer biçimleri yaratacak öneriler sunmaya odaklanıyorlar. Sektörleri yeniden tanımlayan şirketlerin iş modellerini incelediğimizde üç ana değer formu sunduklarını gördük: maliyet değeri, deneyim değeri ve platform değeri.
Maliyet değeri ile müşterilerine çok düşük ya da sıfır ücretle ürün ya da hizmet sunuyorlar ve kullanıcılarının tükettikleri kadarını ödemelerine izin veriyorlar. Örneğin Skype gibi… Skype; kullanıcıların İnternet üzerinden düşük ücretlerle sesli ve görüntülü görüşme yapmalarına olanak sağlamasının yanı sıra, kendi ağı üzerinden ücretsiz görüşme imkanı sunuyor
Tecrübe değeri; müşterilerine daha iyi bir deneyim yaşatmak için karmaşayı azaltıp sadece tercih ettikleri unsurları almalarını sağlamaktan geçiyor. Burada anahtar ne istersen, istediğin zaman, istediğin şekilde ve senin şartlarında. Tıpkı Comcast’ın yaptığı gibi; müşterilere yüksek hızlı geniş bant İnternet, kişiselleştirilmiş video, iletişim ve ev yönetimi çözümlerinden oluşan üst düzey bir deneyim sunmak.
Platform değeri ise dijital teknolojiyi teklifleri ölçeklendirmek, yeni veri kaynaklarından faydalanmak ve ağ etkisi yaratmak için kullanmayı temsil ediyor. Örneğin Verizon’un Makineler Arası İletişimden (M2M) yararlanan kablosuz cihazların konfigürasyon, izleme ve kontrolünü otomatik hale getiren bir web hizmetleri platformu sağlaması gibi.
Bu dönüşümde en büyük rolü oynayan aktörler sadece tek bir değer kaynağı yaratmakla kalmıyor, bu değerleri bir araya getirmek suretiyle müşterilere kattıkları değeri, kendi büyüme potansiyellerini ve farklı endüstriler ölçeğinde faaliyet gösteren köklü şirketlere karşı oluşturdukları tehdidi mümkün olduğu ölçüde artırıyorlar.
Netflix, bunun en bilinen örneklerinden biri. Netflix’i sadece bir DVD kiralama şirketi olarak görmemek gerekli: şirket aynı zamanda videoda seç-izle modelinin öncüsü ve günümüzde ekranlardaki en başarılı TV dizilerinden bazılarının prodüktörlüğünü yapıyor. ‘’Yiyebildiğin kadar ye” modelinde bir abonelik hizmeti sunarak video başına düşen kiralama bedelini azaltarak maliyet değeri; zengin bir film koleksiyonuna sahip olan Netflix, birçok farklı cihazı destekliyor ve müşterilerinin içerikleri diledikleri zaman izlemesine imkan sağlayarak tecrübe değeri ve filmlerin gişedeki başarısının yerine müşteri verilerini ve kullanıcı puanlarını baz alarak, kişiselleştirilmiş izleme tavsiyeleri sunarak ve müşteri verilerini dikkate alarak ve davranış eğilimlerini analiz ederek orijinal içerik üreterek platform değeri yaratıyor.
Söz konusu Dijital Girdap, rekabetin doğasını radikal bir şekilde değiştiriyor. Artık yeni bir tür rakip var. Bu rakip; yerleşik firmaları savunmada kalmak zorunda bırakıyor, kâr marjlarını düşürmek için maliyet değerlerini aşırı derecede yükseltiyor ve toplam ciroyu düşürerek piyasayı kalıcı olarak “hasta ediyor”
Bugünün yerleşik şirketleri bu yıkıma karşı savunmasız durumdalar, çünkü start-up’lar kadar etkili bir biçimde inovasyon yapamıyor ve onlar kadar hızlı hareket edemiyorlar. Start-up’lar faaliyetlerini çok hızlı bir şekilde ölçekleyebildikleri için söz konusu yerleşik firmalar ellerindeki gücü, yani sermayeye erişimi, marka değeri ve müşterilerini kaybediyorlar. Start-up’lar böylece müşteri çekiyor, sermaye yaratıyor (günümüzde 163’ten fazla unicorn şirket var) ve marka değeri oluşturuyorlar. Yerleşik firmaların inovasyon açısından start-up’ların başarısına ve çevikliğine yetişmesi, start-up’ların yerleşik firmaların sahip oldukları avantajlara ulaşmak için faaliyetlerinin ölçeğini artırmalarından daha zor.Çok sayıda şirket start-up kültürünün ofiste armut koltuk ve Nerf silahı kullanmak gibi yüzeysel özelliklerini taklit ediyor, ya da büyük ve göz alıcı depolarda inovasyon maratonları düzenliyorlar. Bu girişim aslında faydadan çok zarara yol açıyor, zira şirketlerin inovasyon yaptıklarını zannederken aslında “inovasyonculuk” oynamalarına yol açıyor.
Yıkıcı start-up’larsa müşteri değerine odaklandıkları ve oluşan değer boşluklarını dolduracak çevikliğe sahip olduklarından bu rekabetten galip çıkıyor. Yerleşik firmalar start-up’ların sahip oldukları avantajdan yararlanmak istiyorlarsa, çeviklik kazanmalılar. Dijital İş Çevikliği (DBA), yıkıcı firmaların sahip olduğu fakat çoğu yerleşik firmada eksik olan bir kabiliyet.
Karşılıklı olarak birbirini pekiştiren üç alandan oluşmaktadır. DBA için üçü de gereklidir.
- Hiper Farkındalık: Şirketlerin kendi rekabet ortamları, faaliyetleri ve müşterilerindeki değişimleri ve trendleri önceden tespit etmelerini sağlamak için dijital teknolojilerden yararlanmak.
- Bilgiye Dayalı Karar Verme Süreçleri: Hiper farkındalık sayesinde toplanan bilgileri, her koşulda ve istikrarlı bir şekidlde etkili kararlar vermek için kullanmak.
- Hızlı Uygulama: Alınan kararları hızlıca hayata geçirmek. Buna, alınan kararları gerçekleştirmek için gereken yeni beceri ve kaynakları edinmek de dahil.
#dijitalleşme, #telekominasyon, #platformekonomisi
Son Yorumlar