Novakid; Cambridge, MIT ve Max Planck Enstitüsü’nün gerçekleştirdiği devrim niteliğindeki çalışmaları sunuyor
Avrupa’nın çocuklara yönelik lider Online İngilizce Okulu Novakid’in sunduğu What’s new in language science? (Dil biliminde ne gibi yenilikler var?) adlı çalışmalar özetinde dil bilimi, sinir bilimi ve eğitim konularındaki son gelişmeler yer alıyor.
Novakid Online İngilizce Okulu olarak, dil biliminde ne gibi yenilikler olduğunu ve bu bilimin nasıl bir değişim geçirdiğini öğrenmek için Cambridge, MIT ve Max Planck Enstitüsü’nün gerçekleştirmiş olduğu en son çalışmaları analiz ettik. Anne ve babalarımızın yabancı dil öğrenimimize olan etkilerinden sınıfta çeşitlilik konusunda neden dikkatli olmamız gerektiğine ve dillerin bizim hayal ettiğimizden daha fazla ortak noktaya sahip olduğuna kadar birçok konuyu ele aldık.
Ailelerin tutumu önemli, çünkü anne ve babalarımızın dillere karşı olan tavrı çok dilli benliğimize şekil veriyor!
Yabancı dil öğrenimi deneyiminden bahsederken akademik ortam ve ek derslerin yanı sıra, bu dille günlük olarak nasıl ilişkiye girdiğimizden de bahsetmemiz gerekiyor. Örneğin; sık seyahat ediyor musunuz? En sevdiğiniz Netflix dizilerini izlerken orijinal dili seçip altyazıları açıyor musunuz? Siz ve etrafınızdaki insanlar yabancı bir dil öğrenmenin zorunlu olduğunu mu, yoksa güzel ama çok da gerekli bir şey olmadığını mı düşünüyorsunuz?
Araştırmacılar uzun bir süredir çok dilli kimliği oluşturan unsurları analiz etmeye çalışıyor. Kısa süre önce, Cambridge Üniversitesi’nde yapılan 2 yıllık bir çalışmadan öğrencilerin kendilerini çok dil bilen birisi olarak görme arzusuna tam olarak etki eden iki faktörle ilgili bilgiler yayımlandı.
Bu çalışma İngiltere’deki yedi ortaokulda öğrenim gören 12 ila 13 yaş arası 1.300’den fazla genç öğrenci üzerinde yapıldı. Çalışmada yer alan ana dili İngilizce olan ve İngilizceyi ek dil olarak konuşan (English as an Additional Language, EAL) öğrenci gruplarına kendilerini çok dil bilen birisi olarak görme oranları ve dil ile ilgili neler hissettikleri soruldu.
Öğrencilerin dile karşı tavırlarına en çok etki eden unsurun anne ve babalarının bu konuyla ilgili fikirleri olduğu ortaya çıktı. Elbette, bir çocuğun büyüdüğü ülke de bu konu açısından büyük önem arz ediyor. “Çin’in kırsal kesimindeki anne ve babaların yabancı dil olarak İngilizce öğrenimine verdiği değer İngiltere’nin kırsal kesimindeki anne ve babaların çocuklarının Fransızca öğrenimine verdiği değerden tamamen farklı olacaktır.”
Bununla birlikte, yapılan anket anne ve babaların çocuklarının çok dil bilen birisi olma algısına etkisinin arkadaşlarına nazaran 1,4 kat ve öğretmenlerinin fikrine nazaran neredeyse iki kat fazla olduğunu gösterdi. Bu yüzden anne ve babaların yapması gereken en önemli şeylerden birisi, dil ile ilgili fikirleri pozitif bir şekilde yapılandırmak ve çocuğun dil öğreniminin düzensiz fiilleri ezberlemekten ziyade eğlenceli, faydalı ve her gün deneyimlenen bir şey olduğunu anlamasını sağlamaya önem vermektir.
İngilizce, Türkçe ya da Çince konuşurken beynimiz hep aynı şekilde mi işliyor?
Geçtiğimiz birkaç sene içerisinde beynimizin hangi kısımlarının dil konusunda aktif olduğunu anlayabilmek için birçok araştırma yapıldı ancak bu araştırmalar sadece İngilizce dili üzerineydi. MIT Üniversitesi’nin yaptığı en son çalışma ile bu araştırma 45 dil üzerinde yapılarak kapsamı çok yüksek oranda genişletildi.
Katılımcıların, ana dili kendi dilleri olan bir kişinin seslendirdiği “Alice Harikalar Diyarında” kısımlarını dinlemeleri ve dil ağını etkinleştirmeyen çeşitli bilişsel görevler gerçekleştirmeleri gerekiyordu.
Kaynak: 45 dil ve 12 dil ailesi üzerinde yapılan bir araştırma evrensel bir dil ağını ortaya çıkardı. URL: https://www.nature.com/articles/s41593-022-01114-5
Görünen o ki beynimizin Broca alanı ile ön ve temporal loblarındaki bazı kısımları hem İngilizce hem de yapısal açıdan farklı 11 dil ailesinde dil işlemesi için kullanılan evrensel bölgeler. Bunlar beynin sol yarısıyla ilişkili, güçlü bir şekilde birbirine bağlı ve dil açısından seçici bölgeler.
Bu çalışma metnini yazanlara göre, artık diller arasındaki benzerlikleri görebildiğimize göre potansiyel farkları arayabiliriz. Örneğin, Çince gibi kelime anlamının ses tonuna göre değişebildiği tonal diller beynin işitsel bölgelerini etkileyebilir.
Bu araştırma, çeşitli dillerin sinirsel işlemesini analiz etmek için atılan ilk adım ve İngilizcede mevcut olmayan unsurlar üzerinde başka çalışmalar yapıp bu unsurların nasıl kullanıldığını görmek için yararlı olacak.
Lexibank: Artık tek tıklamayla 2.500’den fazla dile ulaşılabiliyor
Almanya’nın Leipzig şehrindeki Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü’nde çalışan dil bilimciler, psikologlar ve hesaplamalı dil bilimciler iş birliği yaparak 8 yılı aşkın araştırmaya dayanan ve dünyadaki yaklaşık 2.500 dilden kelimelerle ilgili bilgi sunan Lexibank’ı açtı. Bu yeni proje en son teknolojileri kullanarak dillerin 60 farklı özelliğe göre sistematik bir şekilde analiz edilmesine yardımcı oluyor ve de dillerin çeşitliliğinin ve nasıl evrimleştiklerinin anlaşılması için veriler sağlıyor.
Kaynak: Lexibank: Hesaplanmış ses bilimsel ve anlamsal özellikleriyle birlikte sunulan kelimelerin yer aldığı, standart hâle getirilmiş ve herkese açık bir kelime listeleri havuzu. URL: https://www.nature.com/articles/s41597-022-01432-0
Örneğin, bazı dillerde “kol/el” Rusçadaki ruka kelimesi gibi tek bir kelimeyle ifade edilebiliyor. Yapılan önceki araştırma, anlamları bir kelimede birleştirme eğiliminin dillerin coğrafyasına bağlı olduğunu ve Ekvator’a yaklaştıkça bu eğilimin arttığını öne sürmüştü ancak şimdi ise dünyanın farklı yerlerinde de meydana geldiğini görebiliyoruz.
Bilim insanları buna ek olarak, Lexibank’ın ürettiği bilgilere göre eğer bir dilde “el/kol” anlamına sahip tek bir kelime varsa bu dilde “ayak/bacak” için de tek bir kelime olması ihtimalinin yüksek olduğunu söylüyor. Bu, gelecekte etraflıca araştırılması gereken bir husus.
“Her ne kadar basit bir tesadüfmüş gibi gözükse de bu veri sözlüğüne baktığımızda insan dillerinin, sadece tek bir dili araştırmaya kıyasla, genelde çok daha yapısal olduğunu görüyoruz, diyor Dil Bilimi ve Kültürel Evrim Bölümünde çalışan kıdemli bilim insanı Johann-Mattis List.
Diğer bir örnek ise farklı coğrafi bölgelerdeki birbirinden alakasız dillerde bile “anne” için [m] ile başlayan (örn. İng. mother) ve baba için [p] veya ona benzer [f] ile başlayan (örn. İng. father) kelimeler olduğunu gösteriyor. Bu diller her ne kadar farklı gruplara ait olsa da “büyük dil bilimci Roman Jakobson’ın 1968’de öne sürdüğü gibi bağımsız paralel evrim” olduğunu kanıtlayabilecek benzer örüntülere sahipler.
Lexibank, harita üzerinde görüntülenen dillerin ortak özelliklerini bulmamıza ve nasıl kıyaslanabileceklerini anlamamıza yardımcı olabilecek, standart hâle getirilmiş dil bilimi bilgilerine erişmemizi sağlayan değerli bir araç görevi görüyor. İleride yapılacak bilimsel araştırmalar için bir başlangıç noktası sağlıyor ve iddiaların desteklenmesine yardımcı olacak devrimsel bir yenilik niteliğinde.
Novakid tarafından hazırlanmıştır.
.
Son Yorumlar