Açık Kaynak Platformu denildiğinde ilk akla gelen markaların başında Red Hat geliyor. Red Hat’ın açık kaynak yaklaşımı, sunduğu çözümleri, dijital dönüşüme yaklaşımı, sunduğu hizmetlerle sağladığı faydaları ve yıl değerlendirmesini gerçekleştirdiğimiz basın toplantısı sonrası Red Hat Türkiye Genel Müdürü Haluk Tekin ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik…
Açık kaynak ve Red Hat’ın bu kapsamdaki yaklaşımını anlatır mısınız?
Red Hat’te “açık kaynak” derken, toplulukların işbirliği içinde teknoloji yaratması konusunda başarısı kanıtlanmış bir yaklaşımdan, bir diğer deyişle kaynak kodu görmek, ondan bir şeyler öğrenmek, sorular sorabilmek ve iyileştirmeler yapmaktan söz ediyoruz. Açık kaynak yaklaşımı bu demek. En iyi fikrin kazanması demek. En iyi fikir kazandığında, müşterilerin kaybetmesi de imkansızlaşır.
Red Hat vizyonunun kalbinde teknoloji “açık” kaldıkça, bireyler fikirlerini özgürce paylaştıkça ve toplulukların çabaları üzerine bina edildikçe onun gelişip ilerletebileceğine duyduğu inanç yatar. Bunu görmek için, dünya genelinde açık kaynağın nasıl yayılıp benimsendiğine bakmamız yeterli: pek çok sektörde kurumlar açık teknolojinin ve ona eşlik eden topluluk çalışmalarının ticari değerinin farkına vararak açık kaynaktan giderek daha da artan oranlarda faydalanmaya başladılar. Bugün Microsoft gibi bir kurumun Linux ve Açık Kaynağın korunmasına yardımcı olma hedefiyle Open Invention Network’e (OIN) katılması bunun bir diğer göstergesi. Red Hat ise açık kaynak liderliğine 25 yıl önce başlamıştı. Günümüzde havayolu şirketlerinin yüzde 100’ü, telekomünikasyon sağlayıcıları ve Fortune 500 listesindeki ticari bankalara Red Hat’in açık kaynak çözümlerini kullanıyor.
Dijital dönüşüm ve mevcut BT optimizasyonu konusunda sunduklarınız ve kurumların yapması gereken önerileriniz neler?
Geleneksel modelleri dijital platforma taşımak yani dijital dönüşüm artık bir seçenek olmaktan çıktı. Fakat unutmamak gerekir ki, dijital dönüşüm, bir sürece yayılan bir yolculuktur. Kurumlar bu yolculukta tüm süreçlerini uçta uca değiştirmek yerine, BT optimizasyonuna gitmeyi de seçebilirler. BT optimizasyonu da hedefe adım adım ilerlenen bir süreçtir. Şöyle düşünelim: Altyapınıza, uygulamalarınıza ve süreçlerinize yüklü bir yatırım yaptınız. BT’deki ilerlemeler ise çok hızlı. Fakat teknoloji ilerlediği için bu yatırımları bir kenara atıp hemen yeni ve göz alıcı bir platforma veya teknolojilere geçemezsiniz. BT optimizasyonu, mevcut kaynaklarınızı alıp, modernleştirebileceğiniz kadarını modernleştirmek ve bunları korumak için gereken zaman ve maliyetten tasarruf etmektir. Bir diğer deyişle, BT optimizasyonu işinizin geleceğini etkileyecek yeni şeyleri denerken, bugünkü işlerinizi de kesintiye uğramadan sürdürebilmeniz anlamına gelir. Biz Red Hat olarak bu alanda 4 yol öneriyoruz: Platform iyileştirmesi; sanallaştırma optimizasyonu; depolama, veri ve analitik iyileştirmeleri ve uyum konuları.
Kurumlar teknolojiyi her zamankinden daha çok sayıda yerde ve şekilde kullanmak istiyor. BT araştırma firması Gartner tarafından yapılan bir araştırmaya göre, BT profesyonellerinin yüzde 91’i, kurumlarının dijital dönüşümünde kendilerine düşen roller olduğuna inanıyor. Modern uygulamalar, bağlanabilirlik ve kontrol istiyorlar ve bu hedeflerine ulaşmak için açık kaynak yazılımlarına (OSS) ihtiyaç duyuyorlar. BT liderleri, içinde bulundukları endüstrinin ezber bozan yeniliklerle değişeceğini tahmin ediyor olsalar da, sadece yüzde 41’i kurumlarının önümüzdeki 2 yılın dijital işlerine hazır olduklarını düşünüyor. BT grupları, bu yeni rekabetçi ortamda kendilerine yardımcı olacak bir sağlayıcı ihtiyacı duyuyorlar. Üst düzey yöneticiler, OSS ürünlerin hizmete alınması konusunda BT personellerine kılavuzluk edecek, kendilerini doğru kaynaklara yönlendirecek, güvenilir ve deneyimli çözüm ortakları arıyor.
Red Hat® abonelikleri işte bu ihtiyaçları karşılıyor. Red Hat abonelik modeli müşterilere kurumsal sınıf OSS ürünlerinin indirme kurma yeteneği kazandırıyor ve attıkları her adımda sürekli Red Hat danışmanlığında ilerleyebiliyorlar. Red Hat aboneliği ile müşteriler, Red Hat müşteri portalindeki kaynakların tamamından faydalanabiliyor. BT grupları kaynak bulmak için Red Hat Knowledgebase’e girebiliyor, açık kaynak topluluklarına katılabiliyor. Red Hat açık kaynak topluluğunda benzeri görülmemiş bir katılım düzeyi sunuluyor. Bunun en güzel örneklerinden biri Red Hat Müşteri Portali Laboratuvarlarıdır; burada müşteriler mühendislerimizin sorun giderme, performans iyileştirme, güvenlik ve diğer ihtiyaçlarını gidermek için tasarladığı profesyonel araçlardan faydalanabiliyor.
Sözün kısası, Red Hat aboneliği, sadece destek vermenin de ötesine geçerek müşterilerine tam kapsamlı ürün ve hizmetlere sağlayarak açık kaynak teknolojisiyle dijital dönüşümlerine rehberlik ediyor.
Red Hat olarak telekomünikasyon endüstrisinin kalbinde olduğunuzu söylüyorsunuz. Bunu global ve ülkemizden örneklendirerek anlatır mısınız?
Açık kaynak, telekom sağlayıcıları için pek çok faydayı beraberinde getiriyor. Bunların en başında inovasyon geliyor. Bugün hangi endüstride olursa olsun, başarılı bir şekilde taşları yerinden oynatan uygulamalara baktığınızda kültürü, teknolojileri ve süreçleri yeniden şekillendirdiklerini, web ölçekli ekonominin ve açık kaynak topluluklarının hızlı inovasyonlarından güç alarak gelişen teknolojilerin avantajını kullandıklarını görürsünüz.
Japonya’daki NTT DOCOMO yazılım noktasındaki esnekliğini, hizmet noktasındaki çevikliğini artırmak istiyordu. Şirketin felsefesi ise şöyle: “iletişim kültürüyle yeni bir dünya yaratmak”. Bu çerçevede NTT DOCOMO hizmet altyapısının son kullanıcıları için misyon-kritik bir unsur olduğu bilinciyle açık kaynak teknolojisi kullanımına odaklı bir dijital dönüşüm süreci başlattı. Şirket, yeni inisiyatiflerine bir temel sağlamak amacıyla sanallaştırma altyapısı olarak Red Hat’in OpenStack platformunu benimsedi. Bu uygulama sayesinde NTT DOCOMO hem donanım ayakizini azalttı, hem maliyetlerini düşürdü hem de hizmet ulaştırma hızını artırdı. Bir diğer örnek ise Arjantin’de devlete ait telekomünikasyon kurumu olan ARSAT. ARSAT Arjantin Modernizasyon Bakanlığı’na bağlı bir kurum. ARSAT Arjantin’deki devlet organlarının yanı sıra devlet bankalarına veri merkezleri ve uygulama hizmetleri sağlıyor. ARSAT, giderek büyüyen verileri karşısında, yüksek düzeyde güvenliğe sahip, kurumsal sınıfta bir çözüme ihtiyaç duyuyordu; ayrıca bu çözümü, hizmetlerinde hiçbir aksama yaşamadan hayata geçirmesi gerekiyordu. ARSAT başarılı bir şekilde Ceph topluluk projesinden Red Hat Ceph Depolama’ya geçti ve geçiş sürecinde hiçbir arıza ya da sıkıntı yaşamadı. Hatta diyebilirim ki, tam dört gün içinde ARSAT, uygulamalarının yüzde 95’ini müşteri tarafında hiçbir kesinti yaşamadan aktarmayı başardı.
Türkiye’de kurulmuş ve yerleşik, entegre iletişim ve teknoloji hizmetleri şirketi Turkcell tüketici bulut depolama ürünü lifebox’a yönelik talepleri karşılayabilmek için daha esnek ve ölçeklenebilir bir platform ihtiyacı içindeydi. Daha önceki projelerinde de Red Hat ile işbirliği yapan Turkcell, bu yenilenmeyi gerçekleştirebilmek için Red Hat OpenStack Platform ile birlikte veri depolamaya yönelik OpenStack Swift’i kullanmayı seçti. Böylece Turkcell öngörülen yüksek hacimli büyümeyi, ölçeklenebilirlik ve çeviklik artışı gibi gereksinimlerini de karşılıyor. Turkcell bu sayede basitleştirilmiş yönetim ve daha uzun yaşam döngüsü sayesinde güvenilirlik ve istikrar artışı da sağladı. Red Hat’in seçilmesinde bir diğer etken de maliyet oldu. Red Hat, OpenStack Platform dahil ürünlerini düşük maliyetle ve aboneliği temel alan bir modelle sunuyor. Satıcıya bağımlılık ortadan kalkıyor. Turkcell buna ek olarak, kurumsal seviyede destek verebilecek bir tedarikçi arıyordu. Proje geliştirme süresince Red Hat’ten de destek alan Turkcell ekibi, kısa süre içerisinde 4 petabayt verinin saklandığı ve 3 milyonun üzerinde kullanıcıya sahip bir bulut depolama platformu oluşturmayı başardı. Proje geliştirme ve yönetim maliyetlerinde de büyük bir düşüş sağlayan Red Hat OpenStack® Platformu ile, ileride beklenen kullanıcı ve veri artışının da karşılanması sağlandı. Lifebox’da Red Hat OpenStack Platform kullanarak başarı kazanan Turkcell IP tabanlı BiP uygulaması için de Red Hat OpenStack Platform kullanıyor ve kurumsal müşterilerine bulut tabanlı BT hizmetleri ulaştırmak için yeni uygulamalar kurmayı planlıyor. Turkcell ayrıca, bu platformu ağ fonksiyonları sanallaştırma (NFV) projelerinde de kullanacak şekilde genişletmek istiyor.
Tüm bunlarla birlikte, açık kaynak geliştirme modeli ile hizmet sağlayıcılar ve tüm endüstri, inovasyona çok daha hızlı ve çok daha kapsamlı erişim sağlıyor. Birçok farklı endüstri aynı teknolojileri kullanır fakat farklı yaklaşımlarla inovasyon yapar. Bu nedenle açık kaynak toplulukları, aynı teknolojiyi temel alan farklı problemlere farklı çözümler geliştirirler. Şirketler markalı teknolojiler kullandıklarında, tek bir sağlayıcıya bağımlı kalırlar ve bu da aslında ciddi bir risk olabilir; zira o sağlayıcının teknolojisi gelecekte karşılaşılabilecek tüm ihtiyaçlara cevap veremeyebilir.
Geçmişte, altyapılarına yetenekler kazandırmak isteyen şirketler endüstrinin belli başlı büyük şirketlerine bağlı kalmak zorundaydı. Açık kaynakla birlikte, hizmet sağlayıcıları çok daha fazla kontrol imkanına kavuşmuştur. Açık kaynak platformları ayrıca daha yüksek yazılım kalitesi sunar ve güvenliğin artırılmasını sağlar. Şirketler o yazılım üzerinde çalışan ve onu test eden çok daha geniş çapta topluluklara sahip olur ve hata ya da ‘bug’lar çok daha erken tespit edilir
En çok hangi ölçekteki kurumlar Red Hat çözümlerini tercih ediyorlar? Kurumların çözümlerinize yaklaşımını anlatır mısınız?
Türkiye’de telekomünikasyondan bilgi teknolojilerine, finans hizmetlerinden e-ticarete kadar birçok sektörde kurumlar, işletmelere ve kullanıcılara yeni değerler ulaştırmak için, başta Red Hat OpenShift Container Platform olmak üzere, Red Hat ürün ve hizmetlerinden faydalanıyorlar.
Red Hat açık ve işbirliğinden oluşan iş modeliyle ulaşılması kolay, öngörülebilir abonelik yöntemiyle son derece kapsamlı bir ürün ve hizmet yelpazesi sunuyor. Bu yelpaze bulut bilişim, ara katman, işletim sistemi, depolama, sanallaştırma, yönetim ve mobil gibi alanların tümünü kapsıyor.
Dünya genelinde 35 ülkede, 90’ı aşkın ofisi olan Red Hat Inc’in yıllık geliri ise 2 milyar doların üzerinde.
Red Hat, günümüzün hızla büyüyen veri deposu ihtiyaçlarını karşılamak için, kurumların depolama yeteneğini sınırlayabilecek marka bağımlı ve donanım tabanlı çözümler yerine onlara açık, yazılım tanımlı ve “sınırsız” bir platform sunuyor. Tüm ürün ve hizmetlerini kurumların fiziksel, sanal ve bulut kaynaklarında kullanabilmelerine olanak sağlayan ve dijital dönüşümde güvenilir bir çözüm ortağı olan Red Hat Türkiye’deki bankaların büyük çoğunluğuyla çalışıyor. Kamu tarafında ise devlet açık kaynağı destekliyor.
Açık kaynak, adından da anlaşılacağı üzere, açık bir işbirliğine girerek teknoloji yaratmak anlamına geliyor. Açıklık, kodu görebilme, başkalarıyla fikir paylaşıp yeni bilgiler öğrenebilme, soru sorup çözüm önerilerinde bulunabilme, kısacası bir yapının içinde birlikte çalışarak daha hızlı inovasyon yapmak ve ilerlemek demek. Problemlere çözüm bulmak için kod yazan ve paylaşan birçok insanın bir araya gelerek çalıştığı açık kaynak, çoğulcu ve katılımcı bir işleyişi temel alıyor. Bu kodlar, herkese açık bir alanda kolayca ulaşılacak bir yerde bulunuyor; böylece her dileyen, yazılımlara erişip kullanabiliyor. Herkesin inceleyip değiştirebileceği ve zenginleştirebileceği kaynak kodları, bilginin de sorunsuz ve özgürce dolaştırılmasını sağlıyor.
Kısacası, açık kaynak dünyayı daha iyi bir yer yaptı. Açık kaynağın özünü oluşturan prensipler, seçimler ve işbirliği sayesinde kurumlar, teknoloji yaklaşımlarını modernleştiriyor, dijital dönüşüm yarışında öne geçiyor.
IDC’nin 2013 raporlarında Red Hat’in en büyük 40 ticari yazılım şirketleri arasında en hızlı büyüyen üçüncü şirket olduğu belirtildi.1 İki yıl sonra Forbes (2015) Red Hat’in dünyanın en inovatif şirketleri arasında yer aldığını açıkladı.2 2018 IDC raporunda ise Red Hat’in kurumlara kattığı bir değer daha dikkat çekti ve Red Hat Eğitimlerinden faydalanan şirketlerin üç yıl içinde yatırım geri dönüş oranlarını yüzde 389 artırdığı, plansız arıza oranlarını yüzde 71 azalttıkları gözler önüne serildi.3
Açık kaynak yatırımının kurumlara sağladığı maliyet tasarrufunu açıklar mısınız?
Açık kaynağın maliyeti nasıl düşürdüğünü altı noktada toplayarak anlatabiliriz:
1) Linux Foundation Consulting’den alınan rakama göre ticari çözümlerde yüzde 20 ile 55 arasında tasarruf sağlar.
2) Genelde markalı ürünler, müşterilerin kullanmadığı, ihtiyaç duymadığı hatta istemediği özelliklerle birlikte gelirler. Fakat bunlar da ürünün fiyatına dahil olduğu için bu maliyet ödenmiş olur. Açık kaynakta bu sorunla karşılaşmazsınız.
3) Kapalı sistemlerin hantal kurulumlarıyla karşılaşmazsınız. Açık kaynak pahalı fiyatlama yöntemlerinden, ticari satış ve pazarlık sorunlarından kurtulmak demektir.
4) Belli bir tedarikçiye bağımlılıktan kurtarır. Açık kaynak sağlayıcıları çeşitli kanallar aracılığıyla destek sağlasalar da, müşteriler uygulamalarını veya kullandıkları kodu değiştirmeden bu sağlayıcıları değiştirme hakkı vardır.
5) Markalı çözümlerin danışmanlık masrafından tasarruf sağlar. Açık kaynakta teknolojiye ayrıcalıklı bir erişim olmadığı için danışma, eğitim ve desteği de beraberinde sunar.
6) Sürekli açık kaynak topluluğunun desteğinden faydalanırsınız. Aktif topluluklar genelde ticari destek kurumlarından daha nitelikli destek verir ve bu destek ücretsizdir.
Ülkemizin de şu anda en çok ihtiyaç duyduğu nitelikler hız, esneklik ve düşük maliyettir. Bu nedenle açık kaynağın getireceği rekabet avantajından faydalanmak çok önemlidir.
Girişimcilik alanında açık kaynağın artılarını nasıl değerlendirirsiniz?
Girişimciler sıklıkla kaynağın işbirliğine dayalı unsurları ve prensiplerinden faydalanarak kendi işlerini ilerletme yolunu seçiyorlar. Bu faydaların başında daha hızlı ürün tanıtımı, nitelikli işbirliği, eğitim alabilme ve bilgiye erişim kolaylığı geliyor.
Açık kaynak girişimciliğinin en popüler örneği Linux işletim sistemidir. Linux 1991 yılında Linus Torvald tarafından bir açık kaynak projesi olarak başlatıldı. Proje başlangıçta birkaç basic C dosyasından ibaretti; 2015 yılına gelindiğinde çekirdek proje 18 milyon satır kaynak koduna ulaştı. Linux geliştirme toplulukları bu yazılımın farklı versiyonlarını oluşturdu. Bugün 700’den fazla Linux versiyonu dağıtılıyor ki bu da açık kaynak yazılımının büyük gücünün iyi bir örneğidir.
Açık kaynak girişimciliğine çok tanınmış markalardan birkaç örnek gerekirse, WordPress’ten söz edebiliriz. Bir açık kaynak projesi olan bu içerik yönetim sistemi, Web üzerindeki tüm sitelerin yüzde 28’ini oluşturuyor. Bugün 50 binden fazla WordPress plugin’ini indirebiliyor, işlevlerini zenginleştirebiliyorsunuz.
Kısacası açık kaynak, girişimciliğe uzanan yeni ve benzersiz bir yol olduğu kadar gelecekte ortaya çıkacak birçok şirketin en büyük yardımcısıdır.
2018-19 yıl değerlendirmesi yapar mısınız? 5G, YZ ve Öğrenen Makineler konularının altyapılarında açık kaynak platformları ne kadar aktif?
5G platformunun büyük bir kısmı da açık kaynağı temel almaktadır. Buradaki iş yüklerinde Red Hat OpenShift Container Platform ve Red Hat OpenStack Platform kullanarak konteyner ve sanallaştırma yapılıp yapılmayacağı, hizmet sağlayıcılarının çalıştırmak istediği iş yükü tiplerine ve bunları nerelerde çalıştıracaklarına bağlı olacaktır. Altyapı katmanına gelince; daha geniş bir inovasyon topluluğuna erişebilmek için, Nesnelerin İnterneti uygulamaları Linux’u, açık kaynak altyapılarını ve açık kaynak API’lerini temel alacaktır. Uygulamaların çoğu şu ya da bu şekilde mutlaka açık kaynaktan faydalanıyor olacaktır.
Linux Foundation, 2018’i açık kaynak ağının başı çekeceği bir yıl olarak öngörmüştü. Gerçekten de telekomünikasyon firmalarının “proof of concept” aşamasının ardından artık OpenStack, Open Platform for NFV gibi açık kaynağa geçtiğine tanık oluyoruz.
2017’de yapılan bir araştırmada (https://www.openstack.org/telecoms-and-nfv/), telekomünikasyon hizmet sağlayıcılarının yüzde 84’ünün OpenStack’i şirket başarısının anahtarı olarak gördükleri bulundu; üçte birinden fazlası ise OpenStack’in NFY projelerinin temelini oluşturduğuna inanıyordu. NFV bu yıl da hep ön planda kaldı.
Önümüzdeki günlerde açık kaynak teknolojileriyle desteklenen 5G’nin, yani beşinci nesil kablosuz genişbant teknolojisinin son kullanıcıların da faydalanacağı yaygın bir teknoloji haline geldiğine tanık olacağız.
Konteyner tabanlı uygulamaların ve mikroservis mimarileri, NFV uygulamalarının merkezine yerleşecek. Yapay Zeka ve öğrenen makineler telekomünikasyon sektöründe ön planda rol alacak. Halihazırda bu teknolojiler kendi kendini yöneten ağlarda hizmet veriyor ve ben bunun daha da evrileceğine inanıyorum. NFV, sanallaştırılan ağlar ve Nesnelerin İnterneti ile birlikte siber güvenlik her zamanki gibi telkoların en büyük önceliklerden biri olacak.
Gerek telekom sektöründe gerekse tüm diğer sektörlerde açık kaynak, hem bir inovasyon makinesi olarak hem de teşvik ettiği işbirliği kültürüyle hızla yayılmayı sürdürmektedir. Bu yolculukta çözüm ortaklarıyla birlikte yürümek esastır. Kurumlar, kendi gündemlerindeki hedeflerini kotarmaları için gereken kaynaklara odaklanmalarını sağlayacak stratejik ilişkileri tercih ederler. Açık kaynağa katılıp, açık teknolojileri kullanarak yapısal bir model kurarlarsa, personelinin de üzerinden büyük bir yük alabilirler ve onların odaklanması gereken asıl işleriyle ilgili en büyük değeri yaratacak şekilde çalışmalarını sağlayabilirler.
Bizler şirketlerin tüm toplumun çıkarına hizmet edecek şekilde çalışan ve araç sağlayıcıları, uygulama sağlayıcıları ve entegratörleri içine alan bir ekosistemle çalışmasının en iyi çözüm olduğunu ısrarla savunuyoruz çünkü ancak bu şekilde yarının nesilleri için inovasyonlar yapılmasını sağlayabiliriz.
#RedHat
Son Yorumlar