“Ne kadar erken, o kadar iyi” düşüncesi gerçekten doğru mu? Çocukları için İngilizce öğrenimi gibi başka bir okul dışı aktiviteyi tercih edip etmemeyi düşünen anne ve babalar genelde bu soruyu sorar. Yabancı bir dil bilmenin ne kadar yararlı olduğu defalarca tartışılmıştır ve kimse yararlı olmadığını iddia edemez. Fakat başlamak için doğru zamanın ne zaman olduğu sorusunu sormaya başladığımızda endişeler gün yüzüne çıkıyor.
Bu konuyla ilgili farklı fikirler var ve kimi, çocukların çocukluğunu yaşaması gerektiğini savunuyor. Yani, kendi bilinçli kararlarını verebildikleri ya da zihinlerinin tam olarak şekil aldığı zamana kadar beklemek onlar için daha iyi olabilir. Tıpkı çocuk psikolojisi ve eğitimi konusundaki diğer tüm sorunlar gibi, bu tarz kuşkuların olması son derece doğal.
Bununla birlikte, 4-12 yaş arası çocuklar için online İngilizce dersler sunan Novakid okulu, küçük yaştan itibaren İngilizce öğrenimine başlamanın genel kişisel gelişim açısından çok önemli olduğuna inanıyor ve sebebi ise tam olarak şu şekilde:
1. Hata yapmak çocuklar için o kadar önemli değildir Çocuklar, gençlere ve yetişkinlere kıyasla çok daha dışa dönüktür ve etraflarındaki dünyayı keşfederler. Dil de buna dahildir. Hata yapmaktan çekinmezler ve diğer insanların kendileri hakkında ne söylediğine ya da düşündüğüne çok fazla önem vermezler. Yapılan birkaç araştırmaya göre, dil bariyerinin oluşmasındaki ana faktörlerden biri endişe ve hata yapma korkusudur. Daha küçük yaşlarda ise bu engelleri aşmak daha kolaydır, çünkü kullanılan öğretim yöntemi farklıdır. “Doğru yaklaşım ile yabancı dil öğrenimi, gerçeği keşfetmek için oynanan diğer bir oyun hâline gelir. Çocuklar güldükleri, oynadıkları ve etkileşimli alıştırmalar yaptıkları için, bu artık kendilerini açmalarına ve küçük performansçılar olarak davranmalarına engel olan geleneksel eğitimden çok daha farklıdır. Çocuk, oyuna benzeyen ödevleri aktif şekilde yapmaya çalışarak stressiz bir ortamda dil pratiği yapmak için daha çok seçeneğe sahip olur ve gelecekteki çalışmalarının temelini atar”, şeklinde yorumluyor Novakid Eğitimsel İçerik Müdürü Adrienne Laundry. Novakid tarafından yapılan bir araştırma, küçük yaşta İngilizce öğrenenlerin ilgi çekici ve oyunlaştırılmış bir öğrenim ortamına maruz kalmasının İngilizce öğrenim başarısını artırdığını gösterdi. Başarı oranı, oyunlaştırılmamış İngilizce müfredatı alanlara göre %39 daha fazla oluyor.
2. Erken yaşta İngilizce öğrenmek çocukların iletişim becerilerini daha çok geliştiriyor Çocuklar, bir aktivite dizisine maruz kalarak ve farklı sosyal senaryoları tekrar ederek sadece konuşurken kendinden daha emin olmakla kalmıyorlar, aynı zamanda da iletişime geçtikleri kişiye karşı daha çok hassasiyet gösteriyorlar. Zürih Üniversitesi’nin yaptığı bir çalışma ile üç ve dört yaşlarındaki bir dil ve iki dil bilen çocukların, karşılarındaki kişinin ihtiyaçları ve düzgün tepki verme konularında nasıl birbirinden ayrıştığını incelendi. Bu deneyde psikologlar çocuklardan yapboz parçalarını farklı yerlere saklamalarını istediler ve ardından karşılarına bir uğur böceği kuklası ve bir de çekirge kuklası çıkardılar. Çocuklar yapboz parçalarını arayan kuklaları izledi ve onlara ipuçları verdi. Uğur böceği ve çekirge, sunulan yardımlara farklı şekillerde tepki verdi. Uğur böceği, her ipucu için teşekkür ederken çekirge ise daha bağımsız çalışarak parçaları kendi başına toplamayı tercih etti. Her iki grup da kuklalara yardım etmeyi başarırken yardım sunma konusunda bazı farklılıklar vardı. İki dil bilen çocuklar çekirgenin her şeyi kendi başına yapmak istediğini hissetti ve yapboz parçasını daha erişilebilir bir yere çekerek konuşmadan yardım etmeye çalıştılar. Bu çalışmanın sonucu, iki dil bilen kişilerin diğer kişilerle etkileşime girerken daha çok hassasiyet gösterdiğini tekrar kanıtlamış oldu.
3. İki dil konuşmak bilişsel gelişimi destekliyor İki dil bilen çocuklar daha yüksek zihinsel odaklanma, yeni bilgileri verimli şekilde değerlendirebilme yeteneği ve daha iyi problem çözme becerileri gibi daha yüksek bilişsel kazanımlara sahip oluyorlar. İki dil bilen kişilerin bilişsel ödevleri daha iyi yapmasının sebebi, sürekli olarak farklı diller arasında geçiş yapmak ve ihtiyaç duyulmayan kelimeleri filtrelemek zorunda olmalarıdır. “Bunu bir trafik lambası gibi düşünebiliriz. İki dil bilenler daima bir dile yeşil ışık yakarken diğerine ise kırmızı ışık yakıyorlar” diye belirtiyor, çok dillilik üzerine yapılan birden fazla araştırmanın yazarı Viorica Marian. Yaptığı çalışmalardan birisi, iki dil bilen çocukların neyin uygun olup olmadığını seçebilme kabiliyetinin okul hayatında bile yardımcı olabileceğini gösterdi. Çünkü, iki dil bilenlerin sınıf gürültüsünü göz ardı etmede daha başarılı olduğu ortaya çıktı.
4. Gerçek aksanı öğrenmek erken yaşlarda daha kolay oluyor Yapılan birçok çalışma, yabancı bir dili ana dilinizmiş gibi telaffuz edebilmeniz için bu dili küçük yaşlarda, mümkünse 5 yaşından önce öğrenmeye başlamanız gerektiğini gösterdi. “Yaşınız ilerledikçe, özellikle de ergenlik döneminden sonra kendi dilinizin aksanını maskelemeniz zorlaşır. Çünkü, küçük yaşta beyin hâlâ gelişim aşamasında olduğu için çocukların doğru telaffuzları taklit etmesi daha kolay olur. İleriki yaşlarda da yabancı bir dili ana dilinizmiş gibi telaffuz etmeniz mümkün ancak bunun için daha çok zaman ve çaba harcamanız gerekir”, Adrienne Laundry. Yapılan bir çalışma, beynimizin dil işlevi ve çağrışımsal düşünme konularından sorumlu lif sistemlerinin 6 ila 13 yaşları arasında hızla geliştiğini ancak 12 yaşından sonra yeni bir dil öğrenme becerisinin gerilemeye başladığını öne sürdü. Bu yüzden elinizi çabuk tutmalısınız!
5. Yeni diller yeni konseptleri keşfetmeyi sağlıyor Farklı dillerde renk kavramlarının nasıl ele alındığına bakalım. Örneğin Japoncada “mizuiro” (açık mavi) ve “ao” (koyu mavi) olmak üzere iki farklı temel renk kavramı bulunur ve İngilizcede ise böyle bir şey yoktur. Yapılan bir çalışmada sadece Japonca bilen kişilerin, açık mavi ile koyu mavi arasındaki farkı hem Japonca hem de İngilizce bilen kişilere göre daha iyi ayırt ettiği ortaya çıktı ki buna şaşırmamak lazım. “Çocuklar elbette İngilizce öğrenmeye ‘a dog’ (bir köpek), ‘a biscuit’ (bir bisküvi) ve ‘a school’ (bir okul) gibi kolay kelimelerle başlarlar ancak adım adım daha karmaşık kelimelerle karşılaşırlar ve ‘Bu neden böyle söyleniyor?’, ‘Bunu kendi dilime nasıl çevirebilirim?’ ya da ‘Bizim dilimizde neden böyle bir kelime yok?’ gibi sorular sorabilirler. Bunun sonucu olarak çocuklar, kendi dillerinin ve kültürlerinin nasıl olduğunu analiz edip kavramların nasıl oluştuğunu düşünerek kritik düşünme becerilerini geliştirirler”, Adrienne Laundry. Bu yüzden yeni bir dil öğrenmek asla sadece yapısını öğrenmekten ibaret değildir; aynı zamanda kültürden daha öte bir şeydir. Yeni bir dil, kavramları görmenin ve yeni konseptler keşfetmenin yeni bir yoludur
Son Yorumlar