Yeni e-kimlik kartlarına dair ayrıntılar Proline Bilişim’in düzenlediği Uluslararası İstanbul Biyometri Konferansı 2013’te gün yüzüne çıktı. Kopyalanamayan, tahrif edilemeyen ve çipinde barındırdığı biyometrik bilgiler sayesinde hizmet alımını çok daha hızlı ve güvenli hale getiren yeni kartlar sayesinde vatandaşların bürokratik işlemlerde çektiği zorluklar tarihe karışıyor. Konferans kapsamında bir araya geldiğimiz Proline Bilişim İcra Kurulu Başkanı Mehmet Doğanyiğit ile bir röportaj gerçekleştirdik. Doğanyiğit röportajımızda; düzenlenen Biyometri Konferansı’ndan, gerçekleştirdikleri yeni yatırımlardan ve sundukları çözümlerden bahsetti…
Proline’dan ve Proline olarak sunmuş olduğunuz çözümlerinizden bahseder misiniz?
Proline Bilişim, Türkiye, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da faaliyet gösteren bir teknoloji şirketidir. Biz Proline olarak iki tip çözüm ailesine sahibiz. Birinci kısımda veri merkezi kurulumu, bakım ve desteğinin verilmesi, sanallaştırma, bulut ve büyük veri gibi geleneksel sistem entegrasyon hizmetlerimiz yer alıyor. İkinci kısım ise özellikle Ar-Ge mühendislerimiz tarafından oluşturulan hizmetlerimizden oluşuyor. Bu çözümlerimizi; şehir güvenlik çözümleri, e-kimlik ve biyometri çözümleri, yazılım çözümleri ve sosyal medya çözümleri olarak sınıflandırabiliriz. “Şehir Güvenlik Çözümleri”mizde, herhangi bir şehrin veya alanın güvenliği ile ilgili kameraların kurulumu, plaka tanıma, hız ihlali, ışık ihlali gibi durumların tespit edilebilmesini sağlayan video analitik yazılımlarımız bulunuyor. Bu yazılımlar tamamen teknik ekibimiz tarafından geliştiriliyor. Diğer yandan e-kimlik, e-pasaport ve biyometri ile ilgili çözümlerimiz de bulunuyor. Ayrıca hal otomasyonu, coğrafi bilgi sistemleri ve sosyal medya analizi ve itibar yönetimi yapan “MeaMinds” isimli ürünümüz bulunuyor. MeaMinds sosyal medyayı sizin için tarayıp, yorumları olumlu, olumsuz ve nötr olarak ayrıştırıp size raporluyor. Bu sisteme kriz yönetimi ve kampanya yönetimi gibi çeşitli modüller de ekleyebiliyorsunuz.
“Kimliğiniz Güvenliğinizdir” sloganı ile gerçekleştirdiğiniz Biyometri Konferansı’ndan, zirvenin içerik ve amacından bahseder misiniz?
Proline olarak uzun süredir “Elektronik Kimlik Kartı”, “Elektronik Pasaport” ve “Biyometri” ile ilgili çalışmalar yapıyoruz. Sektörde yapmış olduğumuz çalışmaların yanı sıra hem kamuoyunu bilgilendirmek hem de sektördeki bilgileri konsolide etmek adına bu tarz organizasyonlar düzenlemeye karar vermiştik. 2011 yılında 3. Uluslararası E-Kimlik, E-Pasaport Konferansı’na Türkiye’de ev sahipliği yaptık. Sonrasında 2012 yılının Kasım ayında Türkiye’nin ilk biyometri zirvesini organize ettik. Kısa bir süre önce de ilk biyometri konferansını gerçekleştirdik. Bu süre zarfında fark ettik ki sektör temsilcilerini 1-2 gün bir araya toplamak yeterli olmuyor. Daha sonrasında da çeşitli çalıştaylar, toplantılar ya da ortak çalışma gruplarıyla bunu desteklemek gerekiyor. Dolayısıyla düzenlediğimiz bu konferans sonrasında da çalışmalarımızı devam ettirebilmeyi planlıyoruz.
Zirveye katılım noktasında sektör dağılımı nasıl gerçekleşti?
Organizasyonumuza kamu sektörü ve özel sektörden katılımlar oldu. Özel sektöre baktığımızda bankacılık, bilişim ve perakende sektörlerinden ciddi bir katılım olduğunu söyleyebilirim. Üzerinde çalıştığımız teknolojiler hem hayatımızı kolaylaştırdığı hem de yeni nesil güvenlik çözümleriyle ilgili olduğu için ticari işlemlerin içerisinde ya da diğer faaliyetlerin içerisinde sıkça kullanılıyorlar.
Biyometri teknolojileri ve biyometri uygulamaları konusunda güncel gelişmeler ve kimlik yönetimi alanındaki trendlerden bahseder misiniz?
Biyometri kelime olarak eski Yunancadan geliyor. İnsana has özelliklerin ölçülmesi anlamında kullanılan biyometri, daha çok kimlik doğrulaması alanında tercih ediliyor. İki tip biyometriden bahsediyoruz. Bir tanesi fiziksel ve değişmeyen özellikleri içeren, göz rengi, kan grubu, DNA, parmak damar izi, parmak izi gibi doğuştan gelen özellikler, ikincisi de klavye ile yazma hızı, konuşma şekli gibi davranışsal özelliklerdir. Yani sizin hayatınız boyunca oluşturduğunuz özelliklerinizdir. Bu özellikler, referans noktası alınarak, kimliğinizin doğrulanmasında kullanılır. Özellikle bilişim alanında teknolojik son gelişmelerden sonra siber suçların artması ve siber saldırganların sistemleri kırmaya yönelik çalışmalarının artmasıyla insanlar daha güvenli referans noktaları aramaya başladı. Bugün bir alışveriş kartınızı verdiğinizde bilgilerinizin çalınması, şifrenizin ele geçirilmesi veya kartınızın kopyalanması ihtimali karşımıza çıkabilen problemlerden bazılarıdır. Bundan dolayı esas olan sizin değişmeyen bir özelliğe sahip olmanızdır. Biyometri dünyada bu soruna çözüm olma amacıyla yaygın olarak kullanılmaya başlandı. Biyometrik çözümleri Türkiye’de T.C. kimlik kartının dönüşümü ile hayatımızda daha çok göreceğiz. 2013 yılı içerisinde ilk örneklerinin dağıtılması planlanan yeni T.C. kimlik kartlarının içerisinde parmak damar izi, avuç damar izi ve parmak izi olacak. Dolayısıyla biz güvenli işlemler yapmak istediğimizde T.C. kimlik kartının gelişiyle de otomatik olarak biyometriyi kullanıyor olacağız.
Daha önce TÜBİTAK ile birlikte pilot bölge olarak Bolu’da gerçekleştirilen e-kimlik projesinde entegratör olarak yer almıştık. T.C. Elektronik Pasaport projesini de 2010 yılında hayata geçirmiştik. Halihazırda projeye teknik desteğimiz devam ediyor. Bu projelerden edindiğimiz tecrübe sayesinde hem biyometri hem de e-kimlik konusunda kendi yazılım ve çözümlerimizi geliştirdik. Şu an itibariyle Proline olarak herhangi bir ülkenin kimlik-pasaport projesini kurabilecek bilgi ve donanıma sahibiz. Yakın zaman içerisinde SGK’nın hasta doğrulamasını biyometrik özelliklere göre yapmayı hedefleyen bir projesi hayata geçirildi. Bu proje kapsamında çeşitli biyometrik özellikleri değerlendirip en son damar izinde karar kılındı. Bu projenin hayata geçme sebepleri de hasta kimlik doğrulaması sırasında ortaya çıkan yolsuzluklar, hatalar ve çeşitli problemler olarak ifade edildi. Projenin ilk etapta 1 Eylül 2013 itibariyle özel hastanelerde hayata geçirilmesi planlanıyor. Bu kapsamda da hasta kimlik doğrulaması parmak damar izi ve avuç damar izi ile gerçekleştirilecek. Hastanenin tercihine bağlı olarak parmak damar izi veya avuç damar izi yöntemlerinden biri kullanılacak.
Damar izi yöntemi Japonya’da çok yoğun olarak kullanılıyor. Japonya’da güvenlikli ATM işlemlerinin yapıldığı cihazların çoğunluğunda parmak damar izi yöntemi tercih ediliyor. Damar izi açısından parmak ve avuç damar izi iki alternatif olarak yer alıyor. İki yöntem de benzer güvenlik seviyesine sahip olmalarına rağmen parmak damar izinin avuç damar izine göre daha hızlı bir kimlik doğrulama yöntemi olduğu Biyometri Konferansı’nda konuşulan konular arasında yer aldı. SGK projesi kapsamında 5 tane firma, ilgili hastanelerde SGK kontrolünde testlerini gerçekleştirdi ve onay aldı. Bu beş firmadan dört tanesi yabancı şirket olurken bir diğeri biz olduk. Bizim de bu alanda kullandığımız kendi çözümümüz Ar-Ge merkezimizin geliştirdiği “BioPOS” ürünümüzdür. Ürünümüzün çok kısa sürede ortaya çıkmasında 2011 yılından bu yana Bilim Sanayi Teknoloji Bakanlığı’nda Ar-Ge merkezi olarak çalışmalarını sürdüren şirketimizin ortaya koyduğu Türk Mühendisliği’nin de faydasını gördük.
Önümüzdeki dönem planlarınız ve sektör değerlendirmesinde bulunur musunuz?
Proline olarak son üç senedir yeniden yapılanma ve değişim süreci içerisindeyiz. 3 sene önce 5 yıllık stratejimizi oluşturduk. Vizyonumuzu ise Türkiye ve Türkiye’nin içinde bulunduğu bölgede faaliyet gösteren bir teknoloji şirketi olarak belirledik. Proline Katar’ı da Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da faaliyet göstermek üzere bir nokta olarak belirleyerek kurduk. Katar’dan aldığımız iyi sonuçlar da ciddi anlamda açılımımıza katkı sağlamaktadır. İnovasyon noktasında hem ülke hem sektör hem de Proline olarak daha fazla yenilikçi hareket edip, iyi örneklerden ilham alarak daha hızlı şekilde hareket etmemiz gerektiğine inanıyoruz. Girişimlerimizi ve yatırımlarımızı da bu yönde gerçekleştiriyoruz. Amacımız mevcut çözümlerimizi yurtdışındaki çözüm ortaklarımız kanalıyla diğer ülkelere de sunmak. Proline olarak büyük organizasyonların yönetimi konusuna özel bir ilgimiz bulunuyor. Katar’da 2022 yılında gerçekleştirilecek Dünya Kupası finalleri için çalışmalarda bulunuyoruz. Ayrıca Türkiye Futbol Federasyonu’nun e-bilet projesinin içerisinde yer almak için de teklif sunan birkaç firma arasında yer alıyoruz.
Son olarak eklemek istediklerinizi alabilir miyiz?
Özellikle Katar’daki girişimlerimiz sonrasında Kuzey Afrika ülkeleri ve oradaki ilgili birimlerle daha iyi ilişkiler içerisinde olduk. Dolayısıyla bugün daha çok Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinde faaliyet gösterdiğimizi söyleyebiliriz. Katar projemiz biraz daha rol model olarak görüldüğü için bugün firmalar Katar’da yapmış olduğumuz projeyi referans gösteren tekliflerle bize ulaşmaya başladılar. Bu da bize yapmış olduğumuz işin takdir edildiğini göstererek hem bizi mutlu etti hem inancımızı pekiştirdi hem de daha iyisini yapmaya teşvik etti. Son iki senedir üniversite öğrencileri ile uzun dönemli staj ve yarı zamanlı iş projelerini başlattık. Ayrıca üniversiteler ile kurduğumuz üniversite-sanayi işbirliği programımız çerçevesinde devam eden iki TÜBİTAK 1007 projemiz ve Avrupa Birliği 7. Çerçeve Programı projelerimiz bulunuyor. Önümüzdeki dönemlerde de Ar-Ge’ye ve insan kaynağımıza yatırım yapmaya devam edeceğiz.
Son Yorumlar