Adam, dükkânın kapısından hışımla girmiş ve elindeki şişenin içindeki mayayı göstermiş:
-Kardeşim, bir türlü peynir yapamadım, yahu. Sizin mayanız bozuk!
Tezgâhtar, anında tepki vermiş:
-Bizim mayamız sağlam, herhalde sizin sütünüz bozuk!
Avrupa Merkez Bankası’nın parasal operasyonlarını ve Euro Bölgesi’ndeki bankaların risklerini tartışan bir
programı izlerken, bu fıkrayı hatırladım.
Şöyle ki:
-Programa katılan bir iktisatçı, piyasalara likidite verme operasyonlarını kıyasıya eleştiriyor, deyim yerindeyse, yapılanları “bozuk süte maya çalmaya” benzetiyor.
-Tartışmacılardan diğeri, alınan önlemlerin, kullanılan enstrümanların yeterli olmadığını vurguluyor. Bir bakıma, “sütü” değil, “mayayı” suçluyor.
-Üçüncüsü, sistemin tamamını, yani “sütü de mayayı da” itham ediyor.
Acaba maya mı bozuk, süt mü?
Yoksa.. Her ikisi de mi?
Şurası kesin. Ekonomi söz konusu olduğunda, herhangi bir politika uygulandığında, “sütün ve mayanın performansını” mükemmelen test edemiyoruz.
Bildiğimiz şudur:
Finans sektörü, mahiyeti gereği, kolay hastalanan, fakat zor iyileşen bir sektör.
İster ulusal, ister küresel düzeyde olsun, sonuç değişmiyor:
-Taşınamayacak riskleri sürekli semirten bir finansal düzen, deprem dalgalarının şiddetini artıran, çürük zemini çağrıştırıyor. Kolay kolay dikiş tutmuyor.
Çözüm mü?
Çözüme yönelik yaklaşımlar, her zamanki gibi, iki farklı eksene yoğunlaşıyor:
-Oyunun kurallarını değiştirelim.
-Oyunun kurallarına dokunmayalım, fakat sistemin içinde çözüm arayalım
Anlaşıldığı kadarıyla, küresel firavunlar, oyunun kurallarını değiştirmeyi tasarlayan çözümlere pek sıcak bakmıyor. Daha doğrusu, bindikleri dalı kesmiyorlar. Samanlıkta kaybettikleri yüzüğü, bahçede arıyor ve bulamıyorlar!
Netice itibariyle..
Olup biteni, “süt ve maya” ekseninde tartışmak, faturayı süte ya da mayaya kesmek, kokuşmuş bir sisteme
meşruiyet kazandırmaktan başka bir işe yaramıyor.
Yaşadığımız krizleri, steril ortamda çözüm bekleyen bir “mühendislik hatası” gibi takdim etmek, fevkalade yanlış bir yaklaşım. Futbol, sadece futbol olmadığı gibi, ekonomi de sadece ekonomi değil.
Halkımız, böyle durumlarda, lâfı fazla uzatmadan son noktayı koyar.
Mesela şöyle der:
-Tezekten olan terazinin, kazurattan olur dirhemi!
Avrupa Birliği’nin “âkil ve hantal” adamlarına duyurulur.
Son Yorumlar